Dilemmas of Democratization in Turkey with Special Reference to “Modernization From Above”

Abstract: The social and political structure of the Ottoman Empire and the basic principles upon which the Turkish modernization was established are to be strictly scrutinized in order to understand the problems concerning the institutionalization of democracy in Turkey. In this article, which covers the period from the establishment of the new state to 1980s, it is argued that the implementation of the “modernization from above” has undermined the consolidation of democratic institutions. That the politics in Turkey has a narrow social base exaggerated the question of institutionalization and widened the controversy between the political/bureaucratic/ military elite and the people. The populist policies which were favored especially by Democrat Party and its heirs could not surmount the issue. On the contrary, reproducing patrimonial relations, it prevented the formation of a civil and political society which might be regarded as a constituting part of democracy.
Keywords: Democracy, political culture, civil society, modernization from above, Turkey

Yukarıdan Modernleşme Bağlamında Türkiye’de Demokratikleşme Çıkmazı

Özet: Türkiye’de demokrasinin kurumsallaşması ile ilgili sorunların anlaşılabilmesi için Osmanlı toplum ve siyasal yapısının dikkate alınması ve Türk modernleşmesinin üzerine kurulduğu temel ilkelerin sıkı şekilde gözden geçirilmesi gerekir. Yeni devletin kuruluşundan 1980’lere kadarki dönemi kapsayan bu makalede Türk modernleşmesinin “yukarıdan aşağıya” doğru uygulanışının demokrasinin kurumsallaşmasını ve sağlam dayanaklar üzerinde yükselmesini engellediği tartışılmıştır. Siyasetin toplumsallaşamamış olması, dolayısıyla dar bir çerçeve içinde kalması bu zaafın derinleşmesine ve siyasal, bürokratik ve askeri elitle halk arasındaki karşıtlığın kronikleşmesine yol açmıştır. Zaman zaman uygulanan popülist politikalar da bu sorunu aşamadığı gibi, patrimonyal ilişkileri yeniden üreterek demokrasinin gelişimi ile sıkı şekilde bağlantılı bulunan sivil ve siyasal bir toplumun oluşumunu engellemiştir.
Anahtar kelimeler: Demokrasi, siyasal kültür, sivil toplum, yukarıdan modernleşme, Türkiye

Avrupa Birliği Uygulamaları Çerçevesinde Türkiye için İstihdam Odaklı Asgari Gelir Desteği Arayışları

Özet: Küreselleşme süreciyle birlikte yaşanan ekonomik krizler, yoksulluk, işsizlik, sosyal dışlanma gibi sorunların artmasına yol açmıştır. Yaşanan ağır sosyo-ekonomik koşullar sosyal güvenlik sistemlerinin de köklü bir kriz yaşamasına yol açmakta ve çözüm için başvurulan yöntemlerden biri de “asgari gelir desteği” olmaktadır. AB ülkelerindeki asgari gelir desteği uygulamalarına bakıldığında hem eski olması ve hem de geniş kapsamlı olması itibariyle ülkemize örnek teşkil edebileceği düşünülmektedir. Diğer taraftan, AB ülkelerinin sosyal yardım alanına ödenek ayırmakta zorlandığı ve bu sebeple özellikle 2000’li yılların başından itibaren AB ülkelerinde aktivasyon (sosyal yardım faydalanıcılarını istihdama yönelten faaliyetler) konularına önem verildiği görülmektedir.
Türkiye’de “asgari gelir desteği” uygulaması mevcut olmayıp “benzeri” uygulamalardan söz etmek mümkündür. Diğer taraftan AB uygulamalarında olduğu gibi Türkiye’de de sosyal transferlerin ve özelde “asgari bir gelir” takviyesinin yoksulluğu azaltmada etkili olabileceği ve verilecek bir asgari gelir desteğinin AB uygulamalarına benzer şekilde aktivasyon koşullu olması gerektiği düşünülmektedir.
Anahtar kelimeler: Asgari gelir desteği, Avrupa Birliği, istihdam

Seeking the Employment Focused Minimum Income Support for Turkey in the Framework of European Union Applications

Abstract: The economic crises realized along with the globalization process have led to an increase in the problems such as poverty, unemployment, social-exclusion. The heavy socioeconomic conditions have also led to a long-established crisis on the social security systems and “minimum income support” has become one of the referenced methods as solution. When looking at the minimum income support practices in EU countries, as they were both, old and comprehensive it has been thought that they could be exemplary to our country. On the other hand, the EU countries have been in difficulties to separate allowance for the social assistance applications and therefore, especially from the beginning of the 2000s, EU countries have given an importance to the activation (the activities leading the social assistance beneficiaries to the employment) policies.
“Minimum income support” applications do not exist in Turkey, however there are “similar” applications. On the other hand, it has been thought that as in the case of EU applications also in Turkey, the social transfers and specifically the “a minimum income” support might be effective in reducing poverty and as similar to EU applications minimum income support should be given with the condition of activation in Turkey.
Keywords: Minimum income support, European Union, employment.

Asya Politik Sineması Üzerine Notlar

Özet: Sinema, diğer sanat dalları gibi, topluma ve onu etkileyen faktörlere kayıtsız kalmamış ve hangi biçim ya da dil vasıtasıyla olursa olsun yaşama ayna olma vazifesini yerine getirmekten geri durmamıştır. Sinemanın toplumu yine kendisine yansıtarak tanıtması ve onu eleştirmesi bölgeden bölgeye ve kültürden kültüre farklılıklar göstermektedir. Sinema, tıpkı Lumiere Kardeşler’in sinematografından hareketle dünyaya yayılıp biçim ve dil değiştirerek yaşamını çok yönlü sürdürdüğü gibi, bugün de çeşitliliğini ve zenginliğini muhafaza etmeye devam etmektedir.
Asya politik sineması günümüzde toplumsal hareketler ve sinema ilişkisi bağlamında en özgün örneklerin ortaya çıktığı alanlardan birini teşkil etmektedir. Asyalı sinemacılar, kendi ülkelerindeki toplumsal hareketlenmeleri veya siyasi değişimleri işlerken sinemanın farklı anlatım biçimlerini kullanmışlardır. Özellikle dünyanın kanayan yarası Ortadoğu’nun sinemacılarının toplumu nasıl gördükleri ve toplumun kendi kendisini nasıl tanıması gerektiği konusunda yaptıkları çalışmalar tüm dünyada ilgiyle takip edilmektedir.
Bu çalışmada, Asya politik sineması önde gelen ülkeler bazında tek tek incelenerek, bölgelerin ve ülkelerin geçmişten günümüze gelişimleri mercek altına alınacaktır. Rus sinemasının çevre bölgesine etkisi, İran sinemasının kendine has özellikleri ve onu öne çıkaran nedenler, son olarak bu ekollerin Batılı örneklerle olan ilişkisi tartışılacaktır.
Anahtar kelimeler: Politik sinema, Asya sineması, sosyo-politik durum

Notes on Asian Political Cinema

Abstract: Cinema does not stay indifferent to the society and the factors effecting it and does not abstain from the duty for reflecting the life by means of every language and every form like the other branches of art do. Cinema’s process of introducing society by reflecting it to itself and criticizing society varies from region to region and culture to culture. In addition to the fact that cinema led a multidimensional life in different forms and languages after it spread around the world with the cinematography of Lumiere Brothers, it can be said that it still conserves its diversity and richness.
Asian political cinema can be considered as one of the most original cinema in the context of the relationship between social movements and cinema. Asian filmmakers used different forms of the cinema while choosing the social movements and political changes in their own countries as a topic in their movies. Especially, the movies produced by filmmakers from Middle East, which is at the core of attention nowadays, about how filmmakers observe society and how society should konow themselves are being followed curiously all around the world.
In this study, Asian political cinema will be analyzed in the context of leading countries in this field by focusing on the historical developments in those countries. The effect of the Russian cinema on its periphery, the original features of the Iranian cinema and the reasons why it has become prominent, and eventually the relationship between these schools and their counterparts in the western world will be discussed.
Keywords: Political cinema, Asian cinema, socio-political condition.

Ölümünün 100. Yılında Bir Dava Gazetecisi: Gaspıralı İsmail

Özet: Bu çalışmada, ölümünün 100. yılında Gaspıralı İsmail’i ve gazetecilik anlayışını yeniden ele alarak değerlendirmek amaçlanmıştır. Fransız ihtilalinin dinamikleriyle dönüşen dünyada, bugünkü modern toplumun temellerinin atıldığı bir dönemde gazetecilik faaliyetlerini yürüten Gaspıralı İsmail Bey, yaşadığı toplumun maddi manevi şartlarının iyileştirilmesi için mücadele etmiştir. Dava gazeteciliğinin önemli bir örneğini veren Gaspıralı İsmail Bey, ömrü boyunca yapıcı bir barış dili ve akılcı bir söylemle Rus coğrafyasında yaşayan Müslümanlar’ın toplumsal dönüşümlerinin sağlanmasına yönelik bilginin ve eğitimin yaygınlaştırılmasını sebatla savunmuştur. Bu çalışmada, literatür taraması yöntemiyle Gaspıralı İsmail Bey’in fikirleri incelendi ve bu fikirler çerçevesinde yürüttüğü gazetecilik eylemleri analiz edildi.
Anahtar kelimeler: Gaspıralı İsmail Bey, Dava Gazeteciliği, Tercüman Gazetesi

Gaspıralı İsmail: An Advocacy Journalist on the 100th Anniversary of His Death

Abstract: Carrying out his journalistic activities in a world that was transformed by the dynamics of the French Revolution and in a period where the grounds of modern societies were established, Gaspıralı İsmail Beg (Ismail of Gaspıra) struggled for the improvement of material and moral conditions of the society in which he lived. Performing a clear illustration of the advocacy journalism, Gaspıralı İsmail Beg steadfastly defended, by using a constructive and peaceful language and a rational discourse, the spread of the knowledge and the education that serve to the social transformation of the Muslim population living within the Russian geography. In this study, Gaspıralı İsmail Beg’s thoughts are introduced through the review of the related literature, and his journalistic activities are analyzed.
Keywords: Gaspıralı İsmail Beg (İsmail of Gaspra), Advocacy journalism, Tercüman Newspaper

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi

Başlangıç

İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu,
İnsan haklarını göz ardı etmenin ve hor görmenin, insanlığın vicdanında infial uyandıran barbarca eylemlere yol açtığını ve insanların korku ve yoksunluktan kurtulması, konuşma ve inanma özgürlüğüne sahip olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının sıradan insanların en yüksek özlemi olarak ilan edilmiş bulunduğunu, insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu,

Uluslararasında dostça ilişkiler geliştirmenin önemli olduğunu,

Birleşmiş Milletler halklarının, Birleşmiş Milletler Kuruluş Belgesinde, temel insan haklarına, kişinin onuruna ve değerine, erkekler ile kadınların hak eşitliğine olan inançlarını teyit ettiklerini ve daha geniş özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyini sağlamaya kararlı olduklarını,

Üye Devletlerin, Birleşmiş Milletlerle işbirliği içinde, insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel olarak saygı görmesi ve gözetilmesini sağlamayı taahhüt ettiklerini,

Bu hak ve özgürlüklerde ortak bir anlayışa sahip olmanın, bu taahhüdün tam olarak gerçekleşmesi için büyük önem taşıdığını göz önüne alarak,

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu;

İnsanlık topluluğunun bütün bireyleriyle kuruluşlarının bu Bildirgeyi her zaman göz önünde tutarak eğitim ve öğretim yoluyla bu hak ve özgürlüklere saygıyı geliştirmeye, giderek artan ulusal ve uluslararası önlemlerle gerek üye devletlerin halkları ve gerekse bu devletlerin yönetimi altındaki ülkeler halkları arasında bu hakların dünyaca etkin olarak tanınmasını ve uygulanmasını sağlamaya çaba göstermeleri amacıyla tüm halklar ve uluslar için ortak ideal ölçüleri belirleyen bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder.

The Universal Declaration of Human Rights

Preamble
Whereas recognition of the inherent dignity and of the equal and inalienable rights of all members of the human family is the foundation of freedom, justice and peace in the world,
Whereas disregard and contempt for human rights have resulted in barbarous acts which have outraged the conscience of mankind, and the advent of a world in which human beings shall enjoy freedom of speech and belief and freedom from fear and want has been proclaimed as the highest aspiration of the common people,
Whereas it is essential, if man is not to be compelled to have recourse, as a last resort, to rebellion against tyranny and oppression, that human rights should be protected by the rule of law,
Whereas it is essential to promote the development of friendly relations between nations,
Whereas the peoples of the United Nations have in the Charter reaffirmed their faith in fundamental human rights, in the dignity and worth of the human person and in the equal rights of men and women and have determined to promote social progress and better standards of life in larger freedom,
Whereas Member States have pledged themselves to achieve, in co-operation with the United Nations, the promotion of universal respect for and observance of human rights and fundamental freedoms,
Whereas a common understanding of these rights and freedoms is of the greatest importance for the full realization of this pledge,
Now, Therefore THE GENERAL ASSEMBLY proclaims THIS UNIVERSAL DECLARATION OF HUMAN RIGHTS as a common standard of achievement for all peoples and all nations, to the end that every individual and every organ of society, keeping this Declaration constantly in mind, shall strive by teaching and education to promote respect for these rights and freedoms and by progressive measures, national and international, to secure their universal and effective recognition and observance, both among the peoples of Member States themselves and among the peoples of territories under their jurisdiction.