Geleneksel Mimariye Öykünme Bağlamında Günümüz Safranbolu Sivil Mimarisi

Bülent Oral

Öz: Bu çalışmada Safranbolu geleneksel mimari üslubunun günümüzde inşa edilmiş yapılara etkisini örnek yapılar eşliğinde ortaya koymak amaçlanmıştır. Böylece konu edilen çalışma bağlamında günümüz sanat yaklaşımlarını etkileyen unsurlar, bu unsurları ortaya çıkaran etkenler ile tüm bunların modern sanata etkisi açıklanmıştır. Kentte geleneksel dokuya öykünme özellikle Eski Çarşı, Kıranköy ve Bağlarbaşı Mahallesi’ne yakın ya da o bölgeye hâkim noktalarda yer alan mahallelerde yoğunlaşmış olup bu yöndeki eğilimin artarak devam ettiği görülmektedir. Tarihi Safranbolu kentinin ülkemiz sınırları içinde UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak kabul edilen tek kentsel sit alanı olması Safranbolu’nun modern yapı uygulamalarında geleneksel yapıya öykünme ya da onu temsil edebilecek uygulamalar ile modern ve geleneksel mimari arasında uyum yakalama çabalarını görünür kılmıştır. Özellikle 2000 yılı ve sonrasında yeni inşa edilen siteler ve konaklama tesislerindeki geleneksel dokuya öykünme çabaları, modern dönemde inşa edilmiş binalarda geleneksel ögelerin mimariye seçmeci anlayışta taşındığı yapı tiplerini ortaya çıkarmıştır.

Anahtar kelimeler: Safranbolu, Mimari, Modern, Geleneksel, Sivil.

Today’s Safranbolu Civil Architecture in Respect to Imitation of Traditional Architecture

Abstract: In this study, effect of traditional Safranbolu architecture’s style on new constructions built in modern period via example structures are aimed to be presented. Thus, the aspects affect today’s art understanding, factors reveal these aspects and effect of all these to modern art will be understandable. Especially after 2000, efforts of imitation to traditional patterns in newly constructed sites and resorts created new structural types of acchitecture and eclectic conceptions. Adheison to tradition in structures are dense on the front but it was not reflected indoors to this extend. Imitation to traditional structure in city is dense in Eski Çarşı, Kıranköy and Bağlarbaşı districts and abouts and the tendancy to this matter seems to increase. Historical Safranbolu city is the only urban protected area accepted as World Cultural Heritage by the UNESCO within the borders of our country. This situation made visible the orientation efforts between modern and traditional architecture.

Keywords: Safranbolu, Architecture, Modern, Traditional, Civil.

Bülent Oral
DOI: 10.29224/insanveinsan.526182
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

[post-views]
12 Downloads


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Gramsci’nin Hegemonya Kuramı Bağlamında Nükleer Karşıtı Hareketin Milliyet Gazetesindeki Temsiliyeti (11 Ocak 1999-25 Temmuz 2000)

Mehmet Özçağlayan / Filiz Yavuz Çakıcı

Öz: Nükleer enerji hükümetler üstü bir konu; bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla siyasi görüşleri farklı olsa da 1970’lerden itibaren hükümetler eliyle nükleer enerjiye geçiş sürecinde ısrar edilmiştir. Öte yandan nükleer enerji, başta yöre insanı olmak üzere tüm halkın yaşamını etkileyecek nitelikte bir konudur. Bu yüzden sürecin başarıya ulaşması, halkın, Türkiye’nin nükleer enerjiye geçişine rıza göstermesine bağlıdır. Medya ise halkın rızasını sağlamak için egemen söylemi yeniden ve yeniden üreterek yayan bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Kavramsal temelini Gramsci’nin hegemonya kuramının oluşturduğu bu makalede, Teun van Dijk’in Eleştirel Söylem Analizi disiplininden yararlanılarak, Bülent Ecevit’in başbakanlık koltuğuna oturduğu 11 Ocak 1999 ile Akkuyu nükleer santral ihalesini iptal ederek nükleer enerji konusunu rafa kaldırdığı 25 Temmuz 2000 tarihleri arasında, nükleer karşıtı hareketin Milliyet gazetesindeki temsiliyetine odaklanılmış ve bu süreçte, Milliyet gazetesinin nükleer enerjiyle ilgili egemen söylemi üretip üretmediği ve topluma karşı sorumluluğunu ne kadar ve nasıl yerine getirdiği değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Anahtar kelimeler: Hegemonya, Eleştirel söylem analizi, Nükleer enerji, Nükleer karşıtı hareket, Milliyet Gazetesi.

In the context of Gramsci’s Theory of Hegemony the Representation of anti Nuclear Movement in Milliyet Daily (January 11, 1999-July 25, 2000)

Abstract: Nuclear energy is a supra-governmental issue and a state policy. Therefore, although their political views were different, transitioning to nuclear energy by governments since the 1970s has been insisted. Contrarily, nuclear energy affects all people’s lives. Hence, the success of Turkey’s nuclear phase-in depends on the general public’s consent. To provide it, the media emerges as an institution reproducing the dominant discourse. The article, having a conceptual base from Gramsci’s theory of hegemony and using the discipline of Teun van Dijk’s Critical Discourse Analysis, focuses on the representation of the anti-nuclear movement in the Milliyet Daily between January 11, 1999, when Bülent Ecevit became the Prime Minister, and July 25, 2000, when the Akkuyu Nuclear Power Plant bid was cancelled; and in this process, it was evaluated whether the Milliyet Daily produced the dominant discourse on nuclear energy and how and how much it fulfilled its responsibility towards society.

Keywords: Hegemony, Critical discourse analysis, Nuclear energy, Anti-nuclear movement, Milliyet Daily.

Mehmet Özçağlayan / Filiz Yavuz Çakıcı
DOI: 10.29224/insanveinsan.453020
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

[post-views]
5 Downloads


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

1742-1754 Yıllarında Vergi Tahsilatındaki Usulsüzlüklere Dair Bazı Tespit, Teşhis ve Tahliller: Diyarbakır Vilayeti Örneği

İbrahim Özgül

Öz: Bu çalışmada Diyarbakır vilayetinde 1742-1754 yılları arasında vergi tahsilatı sırasında vuku bulan usulsüzlüklerin tespit edilerek ortaya konulması amaçlanmıştır. Araştırmada Diyarbakır Ahkâm defterleri ile bu konudaki diğer kaynaklardan istifade edilerek durum tespiti yapılmıştır. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre Osmanlı Devlet anlayışında kanun riayeti, kanunların uygulanışı, halkın karşılaştığı haksızlıkları üst mercilere ve idareye karşı dava açma hakkı olan reayanın rahatlıkla şikâyetlerde bulunabildiği görülmüştür. Ayrıca yetkililerin ise şikâyetleri kanun, adalet ve ahlak prensipleri bağlamında icra etme zorunda oldukları ve bu konularda sık sık adaletnameler ve fermanlar yayımlandığı tespit edilmiştir. Vergi sistemini ayrıntılı bir şekilde kayıt altına alarak bu doğrultuda iş ve işlemler sağlıklı bir şekilde yürütülmeye çalışılmıştır. Vergi tahsilatı sırasında görevlilerin fazla vergi alma yoluna gitmeleri gibi uygulamalara da rastlanıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar kelimeler: Diyarbakır, Ahkâm defterleri, Vergi, XVIII. yüzyıl.

Tax Irregularities in Diyarbekir Province (1742-1752): Some New Findings and Analysis Between 1742 and 1752 Diyarbakır Province Case

Abstract: This study aims to determine and reveal the irregularities occurring during the tax collection in Diyarbakir province between 1742-1754. In the study, data was obtained by examining Financial (Ahkam) Books on Diyarbakır province. Other sources regarding this subject were used as well. According to the study findings; conveying a lawsuit file for beneficiaries (public) to top authorities and administration against law enforcement, implication of the laws and faced injustices was easily possible. Furthermore, it was found that the authorities had to execute the complaints under the principles of law, justice and morality. There were regular publications and edicts including encouragements and warnings on justice issue. By registering the tax system in detail; the process and transactions were carried out in a healthy manner in this direction. It was concluded that some tax collection implications like high tax demand by officials during the tax collection were also observed.

Keywords: Diyarbakir, Ahkâm registers, Taxation, Eighteenth century.

İbrahim Özgül
DOI: 10.29224/insanveinsan.516626
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

[post-views]
14 Downloads


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Müzik ve Siyaset: Duygu ve Düşüncenin Etkileşimsel İşbirliği

İrfan Paçacı

Öz: İnsanlığın ortak kültür mirasını oluşturan duygu ve düşüncenin “paylaşımcı ve etkileşimsel işbirliği”nin ortaya çıktığı alanlardan biri olarak müzik; barış ve özgürlüğün birleştiği bir faaliyet alanıdır. Ancak müzik bu işlevin de ötesine geçen işlevlere sahiptir. Uyum, işbirliği, ahenk, uzlaşı, aklın ve duygunun işbirliği, ortak değerleri yaşatmanın, madde ve mananın birlikte üretim yaptığı, söz ve ezgi olarak somutlaştığı bir faaliyet alanıdır. Bu özellikleri taşıyan diğer bir toplumsal faaliyet olan siyaset ile ortak özelliklere sahiptir. Siyaset hem birlikteliği hem de farklı olmayı ortaya koymanın mekanizmalarını ve değerlerini temsil etmektedir. Çağdaş devletlerde demokratik toplumun gerekleri arasında yer alan müzik ve siyaset kültürel bir gösterge oluşturmanın ötesinde toplumun gelişiminde iki önemli katalizör olma potansiyeline sahiptir. Her ikisi de işbirliği ve uyumun işlevsel ve kültürel malzemelerinin üretildiği ve toplumsal hayata kazandırıldığı alanlardır. Bu çalışmanın temel hipotezini; müzik ve siyasetin toplumu özgürlük ile besledikleri oranda demokrasinin yaşamasına ve gelişmesine pozitif katkı sağlayacakları yaklaşımı oluşturmaktadır.

Anahtar kelimeler: Müzik, Siyaset, Demokrasi, Etkileşimsel işbirliği.

Music and Politics: Interactional Cooperation of Emotion and Thought

Abstract: Music is one of the areas in which the emotion and thought which have constituted the common cultural heritage of humanity that led to the development of “communion and interactive cooperation” and it is also a field of act uniting peace and freedom. However, music has functions that go beyond this function. Compliance, cooperation, harmony, reconciliation, cooperation of mind and emotion is a field of activity for keeping the common values, whereby material and meaning are produced together, and embodied as words and melodies. It has common features with politics, which is another social activity with these characteristics. Music and politics, which are among the requirements of the democratic society in contemporary states, have the potential to be two important catalysts in the development of society beyond forming a cultural indicator. Both are the areas in which the functional and cultural materials of cooperation and harmony are produced and brought into social life. The basic hypothesis of this study is that music and politics contribute positively to the survival and development of democracy.

Keywords: Music, Politics, Democracy, Interactional cooperation.

İrfan Paçacı
DOI: 10.29224/insanveinsan.505323
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

[post-views]
6 Downloads


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Hukuk Felsefesine Neden İhtiyacımız Var?

Murat Satıcı

Öz: Hukuka dair algı, ilk ve sorgulanmamış bir bakışla, sırasıyla anayasa-yasalar-mahkeme-suç-ceza gibi somut hukuksal metin, uygulama ve kavramlarla sınırlıdır. Bu durum, sadece hukukun kurumsal, normatif ve adli yanını öne çıkartır ve hukukla ilgili soruları ve hukuk felsefesine neden ihtiyaç duyulduğunu açığa çıkaran felsefi kadim soruları sormayı zorlaştırırlar: Hukukun ve içerdiği adalet, hak, özgürlük kavramlarının kaynağı nedir? İkinci olarak da hukukun meşruiyetinin kaynağı veya dayanağı nedir? Bu kadim iki sorunun hem sorulması hem de yanıtlanması, hukuk felsefesine düşer. Bu çalışmada hukukun algılanışında hakim olan yasalcı paradigmanın yol açtığı sorunların çözümünde hukuk felsefesinin önemi vurgulanacaktır. İlk olarak doğal hukuk geleneğinde hukukun ahlak ile olan kesişimine değineceğiz. Daha sonra hukuksal pozitivizmin açmazlarını vurgulayacağız. Son olarak hukuk biliminin yanında bir hukuk felsefesine neden ihtiyacımız olduğu sorusuna yanıt arayacağız.

Anahtar kelimeler: Hukuk, Yasallık, Adalet, Hukuk felsefesi, Toplum felsefesi.

Why We Need the Philosophy Of Law?

Abstract: With an unquestioned look the perception of the law is limited to the legal and legal concepts, practices and concepts such as constitution-law-court-crime-punishment. This situation only raises the institutional, normative and judicial side of law and makes it difficult to ask the philosophical ancient questions that reveal the question of law and the need for the philosophy of law: What is the source of the law and the concepts of justice, right, and freedom? Secondly, what is the source or basis of the legitimacy of the law? Both the question and answer to these two ancient questions are up to the philosophy of law. In this study, the importance of the philosophy of law will be emphasized in the solution of the problems caused by the legalist paradigm which is dominant in the perception of the law. First, we will touch upon the intersection of law with the morality in the natural law tradition. Then, we will emphasize the dilemmas of legal positivism. Finally, we will seek the answer to the question of why we need a philosophy of law besides the science of law.

Keywords: Law, Legality, Justice, Philosophy of law, Philosophy of society.

Murat Satıcı
DOI: 10.29224/insanveinsan.518261
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

[post-views]
12 Downloads


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.