Kuyucaklı Yusuf Romanının Kadın Kahramanlarını Toplumsal Cinsiyet Bağlamında Psikososyal Yönleriyle Ele Almak

Aziz Şeker

Öz: Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf’u, yazıldığı sosyal-tarihsel dönemin toplumsal yapısının birçok özelliğini başarıyla işlemiş bir romandır. Sosyal içerikli bu roman, 1900’lü yılların başında Ege’de farklı kültürlerden insanların bir arada yaşadıkları bir kasabada; ailesi eşkıyalar tarafından katledilen kimsesiz Yusuf’un evlatlık alındığı ailedeki durumunu, kendisiyle ve toplumla ilişkisinin yanı sıraromanın geçtiği toplumsal gerçek içinde farklı toplumsal tabakalardan insanların, grupların ekonomik, sosyal kültürel yönlerini de konu ediniyor. Romanda, toplumsal cinsiyet hiyerarşisini inşa eden erkeklerin egemen olduğu ataerkil bir toplumda, kadınların sosyal konumlarını yakından görüyoruz. Bu çalışmada, toplumsal cinsiyet kurulumunun kadınların aleyhine olduğu bir toplumsal sistemi romanda geçen olaylar ekseninde tartışırken, romanın kadın kahramanlarının (Muazzez, Şahinde, Çineli Kübra) yaşamlarını da psikososyal açıdan ele alacağız. Roman kadın kahramanlarının, toplumsal gerçeği yansıtan toplumsal cinsiyet olgusundan yola çıkılarak analiz edilmesinin, cinsiyetçi dilin romandaki görünürlüğünü de eleştirel olarak değerlendirmemize katkı sağlayacağı düşünülmektedir..

Anahtar kelimeler: Roman, Toplumsal cinsiyet, Kadın, Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı.

An Evaluation of Female Heroes in Kuyucaklı Yusuf with Psycho-Social Aspects in the Context of Gender Roles

Abstract: Sabahattin Ali’s Kuyucaklı Yusuf is a novel that successfully reflected many aspects of the social structure of the social-historical period in which it was written. Set in a district where people from different cultures lived together in the early 1900s, this novel with social content is about Yusuf the orphan, whose parents were murdered by bandits, in a family who adopted him and his relations with both himself and the community in which he lived. Moreover, the write treats the social and socio-cultural aspects of people from different social strata in the social reality where the novel is set. In the novel, we see closely the social status of women in a patriarchal society in which the men who build the gender hierarchy are the dominant gender. In this study, we will discuss a social system where gender is against women in the context of the events in the novel and examine the lives of female heroes (Muazzez, Şahinde, Çineli Kübra) from a psychosocial perspective. Analysis of novel female heroes based on the gender phenomenon reflecting social reality is thought to contribute to a critical evaluation of the visibility of sexist language in the novel.

Keywords: Novel, Gender, Women, Gender discrimination.

Aziz Şeker
DOI: 10.29224/insanveinsan.521714
Yıl 6, Sayı 22, Güz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1332 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Sosyal Medya, Yerel Yönetimler ve Katılımcı Yönetim: Bilgi Çağında Belediyeler için Yeni Stratejiler

Ali Yeşildal

Öz: Sosyal medya, çevrimiçi etkileşimli katılımın önemli bir kanalı haline gelmekte ve yerel yönetimler, vatandaşların siyasal ve sosyal ilişkilere katılımını artırma fırsatını ele geçirmektedir. Dünya çapında yerel yönetimler, vatandaşların daha fazla bilgiye erişim, kurumsal şeffaflık, katılımcı karar alma ve kamu hizmetlerine erişim konusundaki isteklerini karşılamak için internet ve ilgili Bilgi ve İletişim Teknolojilerini (BİT) kullanmaktadır. Dolayısıyla bilgi ve iletişim teknolojileri yerel yönetimlerde katılımcı yönetim anlayışının sağlanmasında önemli rol oynamaktadır. Günümüzde birçok ülkede yerel yönetimler sosyal medya araçlarını etkin şekilde kullanmaktadırlar. Bu çalışmada, doğru kullanıldığında sosyal medyanın kültürel, politik, ekonomik ve sosyal bağlılığı nasıl geliştirebileceğini anlatmaktadır. Ayrıca yöneticiler, açıklık, şeffaflık ilkelerini vurgulamak ve sivil katılımı teşvik etmek için önemli iletişim araçlarını temsil ederler. Günümüzde dünyanın birçok ülkesinde yerel yönetimler sosyal medya stratejilerini başlatmıştır.

Anahtar kelimeler: Sosyal medya, Yerel yönetimler, Katılımcı yönetim.

Social Media, Local Governments and Participatory Management: New Strategies for Local Governments in Information Era

Abstract: Social media is becoming an important channel of online interactive participation and local governments have the opportunity to increase citizens’ participation in political and social relations. Local governments around the world use the Internet and related Information and Communication Technologies (ICT) to meet the demands of citizens for access to more information, institutional transparency, participatory decision-making and access to public services. Therefore, information and communication technologies play an important role in providing participatory management understanding in local governments. Today, in many countries, local governments are effectively using social media tools. In this study, it describes how social media can improve cultural, political, economic and social commitment when used correctly. In addition, managers represent important communication tools to emphasize the principles of openness, transparency and encourage civic engagement. Today, local governments have started social media strategies in many countries of the world.

Keywords: Social media, Local administrations, Participatory management.

Ali Yeşildal
DOI: 10.29224/insanveinsan.507609
Yıl 6, Sayı 22, Güz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

938 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Türk Kültür ve Devlet Geleneğinde Kadın

Hasan Acar

Öz: İnsanoğlunun ataları olarak kabul edilen Âdem ile Havva’dan beri “kadın” doğanın ve yaşam şartlarının tüm zorluklarına rağmen dünya üzerinde var olmuştur. “Kadın”, bu varlığını sürdürmek için sürekli bir mücadele içerisinde bulunmuştur. Bu mücadelenin boyutu, her toplumun kadına olan farklı yaklaşımıyla şekillenmiştir. Dünya medeniyeti içerisinde, Türk kültür ve devlet geleneğinde “kadın” önemli bir değere sahiptir. Bu değerin ortaya çıkmasında şüphesiz Türk kültürünün sahip olduğu geleneksel bakış açısı büyük rol oynamıştır. Günümüz dünyasında ortaya çıkan hızlı teknolojik ve toplumsal değişimlerin etkisiyle Türk kültür ve geleneğinde “kadın”, toplumun sağlam temeller üzerinde inşa edilmesi ve aile yapısının sağlıklı bir şekilde devam etmesi için çok önemli role sahiptir. Bu çalışma, Eski Türklerden günümüze kadar geçen sürede”kadın”ın devlet ve toplum açısından taşıdığı önemi ifade etmeyi amaçlamaktadır.

Anahtar kelimeler: Türk devlet geleneği, Türk kültürü, Toplumsal değişim, Türklerde kadın, Kadının toplumsal rolü.

Women in Turkish Culture and Tradition of State

Abstract: Since Adam and Eve, who are regarded as the ancestors of mankind, “women” have existed on the earth despite all the difficulties of nature and living conditions. The “woman” has been in a constant struggle to maintain this existence. The dimension of this struggle is shaped by the different approach of women in every society. Within the world civilization, “woman” has an important value in Turkish culture and state tradition. Undoubtedly, the traditional perspective of Turkish culture played a major role in the emergence of this value. With the effect of rapid technological and social changes in today’s world, “women” has a very important role in the Turkish culture and tradition to build society on solid foundations and to maintain the family structure in a healthy way. This study aims to express the importance of “women in terms of state and society from the ancient Turks to the present.

Keywords: State tradition, Turkish culture, Social change, Women in Turkey, Social role of women.

Hasan Acar
DOI: 10.29224/insanveinsan.536610
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1181 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Milliyetçiliğin Kökenleri: Etnisite/Ulus (Millet) İlişkisi

Abdulvahap Akıncı

Öz: Fransız Devrimi sonrasında hızla yayılan ideolojilerin başında yer alan milliyetçilik, haritaları ciddî boyutta değiştirdi ve yeni bir dünyanın ortaya çıkmasını sağladı. Devletlerin meşruiyetlerini sağlamada geleneksel araçlar yetmemeye başladı. Devletle birey arasında yeni bir bağ ortaya çıktı. Milliyetçilik modern dönem devletlerinde en belirgin hâle gelen araç konumuna yükseldi. Milliyetçilik tartışmaları olanca hızıyla sürmektedir. Milletlerin doğal bir olgu olduğu ve köklerinin çok eski döneme kadar gittiğini savunanların yanında milletlerin modern dönemde ortaya çıkan bazı sosyal, ekonomik ve kültürel şartlar altında inşa edildiğini iddia edenler de mevcuttur. Bazı düşünürler ise modern anlamda milletlerin bir inşa süreci sonucunda modern döneme ait bir olgu olduğunu kabul etmekle beraber millet inşa süreçlerinde etnik kökenlerin büyük bir etkiye sahip olduklarını ileri sürmektedirler. Bu çalışmada milletlerin ortaya çıkışı ile etnik kökenlerin bir bağlantısının olup olmadığı irdelenerek milletlerin inşa süreçleri tartışılacaktır. Etnik kökenleri aynı olan toplumlar ile farklı etnik kökenden gelenlerden oluşan uluslararasında bir durum değerlendirmesi yapılmaya çalışılacaktır.

Anahtar kelimeler: Millet, Milliyetçilik, Ulus devlet, Etnisite.

The Origin of Nationalism: Ethnicity, Nation and Nation Relations

Abstract: Following the French Revolution, nationalism, which was one of the most rapidly spreading ideologies, changed the maps seriously and led to the emergence of a new world. The traditional means of providing the legitimacy of states are no longer sufficient. There is a new link between the state and the individual that is not in the traditional period. Nationalism became the most prominent tool in the modern era states. The debates on nationalism continue at a fast pace. In addition to those who argue that nations are natural phenomena and that their roots go back to ancient times, there are some who claim that nations were built under some social, economic and cultural conditions that emerged in the modern era. Some thinkers acknowledge that in the modern sense, nations are a modern phenomenon as a result of a building process, they argue that ethnic origins have a great impact in the construction process of the nation. In this study, the process of building of nations will be examined by evaluating whether there is a connection between the emergence of nations and ethnic origins. It will be tried to make a situation evaluation in the societies which have the same ethnic origins and international ethnic backgrounds.

Keywords: Nation, Nationalism, Nation state, Ethnicity.

Abdulvahap Akıncı
DOI: 10.29224/insanveinsan.540654
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1136 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Etkili İletişimin Hasta Güvenliği Kültürü Üzerine Etkisi ve İç Girişimciliğin Aracı Rolü: Bir Özel Hastane Uygulaması

Ali Arslanoğlu

Öz: Hasta güvenliği önemini artan bir konudur. Hasta güvenliği için hasta güvenliği kültürünü artırmak gereklidir. Bu çalışmadaki amaç hasta güvenliği kültürünü artırmak için etkili iletişimin etkisini ve iç girişimciliğin aracı rolünü belirlemeye çalışmaktır. Araştırmada daha önce geçerlilik ve güvenirliliği yapılmış olan etkili iletişim, iç girişimcilik ve hasta güvenliği kültürü ölçekleri kullanılmıştır. İstanbul ilinde faaliyet gösteren bir özel hastane çalışanları araştırmanın evrenini oluşturmaktadır. Araştırmaya 498 kişi katılmıştır. Araştırma Eylül 2018-Aralık 2018 tarihleri arasında yapılmıştır. Araştırmaya katılanların; %75,5’i kadın, %54,8’i evli, %87,3’ü 40 yaş altında, %29,9’u ön lisans, %29,5’i lisans mezunu, %50,4’si haftalık 41-50 saat arasında çalışan ve %48,8’inin hemşire olduğu görülmektedir. Araştırma değişkenlerinin ilişkisi 0,196, 0,402 ve 0,452 olarak bulunmuştur. Etkili iletişim ve iç girişimciliğin, hasta güvenliği kültürünü etkilediği hipotezleri desteklenmiştir. Etkili iletişimin iç girişimciliği etkilediği hipotezi desteklenmiştir. Etkili iletişimin hasta güvenliği kültürü üzerine etkisinde iç girişimciliğin aracı etkisi olduğuna dair hipotez desteklenmemiştir.

Anahtar kelimeler: Etkili iletişim, İç girişimcilik, Hasta güvenliği kültürü.

The Effect of the Effective Communication on Patient Safety Culture and the Intermediary Role of the Internal Intrapreneurship: A Private Hospital Practice

Abstract: The importance of the patient safety is an increasing issue. It is necessary to increase the patient safety culture for patient safety. The aim of this study is trying to determine the impact of effective communication and the metioting role of internal intrapreneurship to increase patient safety culture. In this study effective communication, internal intrapreneurship and patient safety culture scale was used which had been validated before. A private hospital staff operating in the province of Istanbul constitutes the population of the research. 498 people participated in the study. The study was conducted between september 2018 and December 2018. 75,5% of the participants were women, 54,8% were married, 87,3% were under the age of 40, 29,9% were foundation year; 29,5 were bachelor’s degree, 50,4% were working between 41 and 50 hours per week and 48,8% were nurses. The correlation of research variables was found as 0,196, 0,402 and 0,452. The hypotheses that effective communication and internal intrapreneurship affect the patient safety culture has been supported. It suopported the hypotheses that effective communication influenced internal intrapreneurship. The hypothesis that internal intrapreneurship has an intermediary effect on the impact of effect communication on patient safety culture has been supported.

Keywords: Effective communication, Internal intrapreneurship, Patient safety culture.

Ali Arslanoğlu
DOI: 10.29224/insanveinsan.537757
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

902 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Yoksulluğa Hak Temelli Yaklaşım

Hicran Atatanır / Kasım Karataş

Öz: Yoksulluk insanca yaşama hakkının ihlalidir ve varlığını ‘kalıcı eşitsizliklerin’ korunması ile sürdürür. Günümüz tüketim toplumu pratiğinde asgari bir mal-hizmet sepetini karşılayacak gelire sahip olmayan insanların olduğu gibi, aşırı tüketim nedeniyle sağlık sorunları yaşayan insanların da yaşam hakkı risk altındadır. Küreselleşme süreci ile etki alanı genişleyen neoliberalizm insanları ve yaşamlarını hızla dönüştürürken derinleşen eşitsizlikler, her insanın onur ve haysiyetine yaraşır bir hayat sürme hakkını tehdit etmektedir. Yoksul kitlelerin haklarını kullanabilen, savunabilen ve geliştirebilen bireyler olarak toplumsal yaşamda hak ettikleri yeri almaları için atılması gereken adımlar insanlık ailesini ve geleceğini, doğrudan ve yakından ilgilendirmektedir. Şu hâlde yoksulluğu herkes için ve kalıcı olarak ortadan kaldırabilmenin yollarından biri meseleye hak temelli yaklaşmaktan geçmektedir. Bu çalışmada yoksulluk hak ihlallerini derinleştiren sosyal bir sorun olarak ele alınırken yoksullukla mücadeleye hak temelli yaklaşım neoliberal dönüşüm sürecinde belirleyici ve işlevsel etkiye sahip olduğu düşünülen eğitim, çalışma, kalkınma ve direnme hakları özelinde değerlendirilmeye çalışılmıştır.

Anahtar kelimeler: Yoksulluk, İnsan hakları, Hak temelli yaklaşım.

Rights Based Approach to Poverty

Abstract: Poverty is a violation of the human right to live and continues its existence with the protection of the permanent inequalities. In today’s consumer society practice, the right to life for people with health problems due to excessive consumption is at risk, as well as people who do not have the income to cover a minimum of goods and services. With the globalization process, expanding neoliberalism threatens the right of every human being to live a life worthy of dignity while the deepening inequalities rapidly transform people and their lives. The steps that need to be taken in order to take the place they deserve in the social life as individuals who can use, defend and develop the rights of the poor masses concern the human family and its future directly and closely. Thus, one of the ways to eliminate poverty permanently and for all, is to approach the issue with rights-based approach. In this study, while poverty is considered as a social problem that deepens the rights violations, the right-based approach to the fight against poverty has been tried to be evaluated in terms of education, work, development and resistance rights which are considered to have a determining and functional effect in the neoliberal transformation process.

Keywords: Poverty, Human rights, Right based approach.

Hicran Atatanır / Kasım Karataş
DOI: 10.29224/insanveinsan.494872
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

866 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

12 Temmuz Beyannamesinin Gölgesinde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Yurt Gezileri

Ahmet Emre Ateş / Onur Gökçeler

Öz: Çok partili dönemde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün çıktığı yurt gezileri, onun yönetim anlayışının nasıl değiştiğini göstermektedir. 1946’nın başında çok partili sistemin bir deneme olarak görüldüğü dönemden, 12 Temmuz Beyannamesinin yayınlanmasıyla bu sistemin artık kalıcı olduğunun anlaşıldığı döneme kadar olan süreçte Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün de yönetim anlayışı değişmiştir. İşte bu değişim onun çıktığı yurt gezilerinden takip edilebilmektedir. Yapılan çalışmada yurt gezileri, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün yönetim anlayışının değiştiğini gösteren siyasi davranışlar ve olaylar üzerinden açıklanacaktır. Ayrıca bu dönemde Cumhurbaşkanı İnönü’nün çok partili hayatla ilgili olarak attığı siyasi adımların etkileri de yurt gezileri içerisinde tartışılacaktır. Bu bağlamda önce, çok partili sistemin başlangıcında Milli Şef ve partili kimliğinin ön planda olduğu yurt gezileri değerlendirilecektir. Sonrasında ise partili kimliğini geride bırakıp partilere görece eşit uzaklıkta olduğunu gösterdiği ve 12 Temmuz Beyannamesinin etkilerinin görüldüğü yurt gezileri incelenecektir.

Anahtar kelimeler: İsmet İnönü, Yurt gezileri, Yönetim anlayışı, Çok partili sistem, 12 Temmuz Beyannamesi.

President Ismet Inönü’s Nationwide Tours in the Shadow of the July 12 Declaration

Abstract: During the multi-party period, President Ismet Inönü’s nationwide tours have been showing how his concept of governance has changed. From the period when the multi-party system was seen as an experiment in the beginning of 1946, until the time when this system was understood to be permanent with publication of the July 12 Declaration, President Ismet Inönü’s concept of governance has changed. This change can be traced from his nationwide tours. In this study, nationwide tours will be explained through the political behaviors and events that show that President Ismet Inönü’s concept of governance has changed. In addition, the effects of the political steps taken by President Inönü in connection with multi-party system in this period will be discussed in nationwide tours. In this context, firstly, nationwide tours will be evaluated at the beginning of the multi-party system when his National Chief and party identity was effective. Afterwards, nationwide tours, which have been showing that he has left his party identity behind and has been equal to the parties and the effects of the July 12 Declaration will be reviewed.

Keywords: İsmet Inönü, Nationwide tours, Concept of governance, Multi-party system, The July 12 Declaration.

Ahmet Emre Ateş / Onur Gökçeler
DOI: 10.29224/insanveinsan.527594
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1126 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

İş Stresi ve Pozitif Psikolojik Sermayenin Tükenmişlik Üzerine Etkisi: Bankacılık Sektöründe Bir Araştırma

Ebru Beyza Bayarçelik / Burçak Vatansever Durmaz / Nilay Gürler

Öz: Teknolojik gelişmeler ve yoğun rekabet tüm sektörlede hissedilen iş stresini artırarak, duygusal kaynakları azaltmış ve bunların sonucunda tükenmişlik daha sık ortaya çıkmaya başlamıştır. Banka çalışanları arasında çok yaygın hissedilen tükenmişliğe karşın, tükenmişlikle mücadele için pozitif kaynakların etkilerini araştıran çok az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı bankacılık sektöründe çalışanların hissettiği iş stresi ve psikolojik sermayenin tükenmişlik üzerindeki etkisini irdelemektedir. Çalışmanın örneklemini İstanbul ilinde faaliyet gösteren 300 kamu ve özel banka çalışanları oluşmaktadır. Veri toplama araçları olarak İş Stresi Ölçeği, Psikolojik Sermaye Ölçeği ve Maslach Tükenmişlik Envanteri kullanılmıştır. Yapılan analiz sonuçlarına göre banka çalışanlarının iş stres düzeyleri tükenmişliğin iki alt boyutu olan duygusal tükenme ve duyarsızlaşma düzeyini arttırırken, çalışanların pozitif psikolojik sermaye düzeyleri sadece duygusal tükenme düzeyini azalttığı, duyarsızlaşmayı etkilemediği görülmüştür.

Anahtar kelimeler: İş stresi, Pozitif psikolojik sermaye, Tükenmişlik, Bankacılık sektörü.

Job Stress and Positive Psychological Capital on Burnout: A Research in the Banking Sector

Abstract: Technological developments and intense competition increased the stress of work felt in all sectors and consequently burnout became more frequent due to the decrease of emotional resources. Despite the widespread burnout among bank employees, there are very few studies investigating the effects of positive resources combating exhaustion. The aim of this study is to examine the effects of work stress and psychological capital on burnout on public and private banks. The sample of the study consists of 300 public and private bank employees in Istanbul. Work stress scale, Maslach Burnout Scale, Psychological Resilience Scale were used to obtain the data. As a results of the analysis; while the work stress levels of the bank employees increased the level of emotional exhaustion and depersonalization which are two sub-dimensions of burnout, positive psychological capital levels of the employees decreased emotional exhaustion levels and did not affect the depersonalization.

Keywords: Work stress, Positive psychological capital, Burnout, Banking sector.

Ebru Beyza Bayarçelik / Burçak Vatansever Durmaz / Nilay Gürler
DOI: 10.29224/insanveinsan.513475
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1037 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Fen Bilgisi ve Sınıf Öğretmen Adaylarının Sürdürülebilir Çevreye Yönelik Tutumlarının İncelenmesi

Hicret Çimen / Semra Benzer

Öz: Bu araştırma, fen bilgi ve sınıf öğretmenliği bölümlerinde okuyan öğretmen adaylarının sürdürülebilir çevreye yönelik tutumlarını incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma 2017-2018 Eğitim- Öğretim döneminde Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde eğitim görmekte olan 342 fen bilgisi ve 324 sınıf öğretmeni adayıyla yürütülmüştür. Araştırmada tarama modeli kullanılmıştır. Verilerin elde edilmesinde kişisel bilgi formu ve “Sürdürülebilir Çevre Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre öğretmen adaylarının genel anlamda sürdürülebilir çevreye yönelik tutumları yüksek düzeyde bulunmuştur. Ayrıca bölümler arasında fen bilgisi öğretmenliği bölümünde okuyan öğretmen adayları lehine, cinsiyete göre ise kız öğretmen adayları lehine anlamlı fark vardır. Fen bilgisi öğretmen adaylarının sınıf düzeyleri arasında fark olup olmadığına bakıldığında sınıf düzeyleri arasında fark bulunamamıştır. Sınıf öğretmenliği sınıf düzeylerine bakıldığında 1-2 ve 2-4. sınıflar arasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Ayrıca öğretmen adaylarının anne eğitim durumu, baba eğitim durumu, aile gelir durumları, mezun oldukları lise ve yaşadıkları yerleşim birimine göre de aralarında anlamlı fark bulunamamıştır.

Anahtar kelimeler: Başarı, Öğretmen adayları, Sürdürülebilir çevre, Tutum.

The Investigation of Science and Classroom Teacher Candidates Attitudes to Sustainable Environment

Abstract: The aim of this study was to investigate the attitudes of prospective teachers studying in science and classroom teaching departments towards sustainable environment. The research was carried out with 342 science teachers and 324 classroom teacher candidates who were studying in Gazi University Faculty of Education during the 2017-2018 academic year. Screening model was used in the research. Personal information form and Sustainable Environment Attitude Scale were used to obtain data. According to the findings obtained from the research, prospective teachers’ attitudes towards sustainable environment were found to be high. There is a significant difference in favor of prospective teachers in science teaching departments and in favor of female teacher candidates according to gender. There was no difference between the grade levels of science teacher candidates. A significant difference was found between the 1-2 and 2-4 classes of classroom teaching class levels.

Keywords: Success, Teacher candidates, Sustainable environment, Attitude.

Hicret Çimen / Semra Benzer
DOI: 10.29224/insanveinsan.475471
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

897 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Amfitiyatro, Panoptikon ve Görme Rejimleri

Tuba Kancı

Öz: Antik Yunan amfitiyatrosu ve Bentham’ın panoptikonu, farklı tarihsel ve sosyal bağlamlara ait mimari yapılardır. Amfitiyatro, Antik Yunan şehir-devletinin ve panoptikon da 19. yüzyıl modernitesinin bir ürünüydü. Bu tarihsel ve kültürel eserlerin görsellikle olan ilişkileri de bu bağlamlar içinde şekillenmiştir. 19 yüzyılda, performans mekânları, sınırlamak ve disipline etmek için tasarlanan mekânlarla yer değiştirmiştir. Bu iki mimari yapının karşılaştırılması bize modernitenin, klasik dönemden farkını göstermektedir. Bu yazı, amfitiyatro ve panoptikonun ait oldukları toplumların görme biçimlerinin kültürel ve siyasal boyutlarıyla ilişkisini ele almayı amaçlamakta ve bu iki mimari yapının söz konusu toplumları karakterize eden metaforlar olarak kullanılabileceklerini ileri sürmektedir. Dolayısıyla, bu çalışma aynı zamanda, farklı mimari biçimler ile temsil ettikleri toplumlarda hâkim olan siyaset, özgürlük, kontrol ve disiplin anlayışları arasındaki ilişkiye bakmayı amaçlamaktadır.

Anahtar kelimeler: Antik Yunan, Modernite, Amfitiyatro, Panoptikon.

Amphitheater, Panopticon and Vision Regimes

Abstract: Greek amphitheater and Bentham’s panopticon are cultural works of different historical and social contexts. Amphitheater and panopticon belong to the ancient Greek city-state and 19th century modernity respectively. Their relationship with visuality is shaped within these contexts as well. In the 19th century, spaces of performance were replaced by spaces designed to limit and discipline. The comparison of these two architectural structures shows us the difference of modernity from the classical period. This article aims to look at amphitheater and panopticon’s relationship with the cultural and political dimensions of vision regimes of the societies from which they originate and suggests that these two architectural forms can be used as metaphors that characterize those societies. In this sense, this article also looks at the relationship between different architectural forms and the dominant understanding of politics, freedom, control and discipline in the societies which these architectural forms represent.

Keywords: Ancient Greece, Modernity, Amphitheater, Panopticon.

Tuba Kancı
DOI: 10.29224/insanveinsan.558757
Yıl 6, Sayı 21, Yaz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

878 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.