Türkiye’de Medya ve Demokrasinin Yapısal ve Etik Sorunları

H. Emre Bağce

Öz: Modern dünyada medya ve demokrasi iç içe işlediğinden birindeki sorunlar diğerini derinden etkiler. Medya-demokrasi ilişkisi kadar, yapılar ve etik de birbiriyle sıkı şekilde bağlantılıdır. Etik sorunlar, büyük ölçüde yapısal düzenleme ve mekanizmalardan kaynaklanır. Bu çalışma, Türkiye’de medya ve demokrasinin sorunlarını yapısal ve kurumsal bir bakışla tartışmaktadır. Türkiye’deki hâkim demokrasi zihniyetinin ve yüzde 10 seçim barajının demokrasiyi kötürüm hale getirdiği, gayri adil temsil mekanizmalarının ve siyasetçiler arasındaki kutuplaşmanın kamu menfaatini zayıflattığı tartışılmaktadır. Bu rekabette, karşıt siyasi aktörler arasındaki menfaat çatışmasının toplumun aleyhine fakat siyasetçi sınıfın lehine işlediği ileri sürülmektedir. Demokrasiye dair sorunlar medyaya da sirayet etmektedir. Medyanın yapısal ve etik sorunları bu kapsamda analiz edilmektedir. Medya sahiplik yapısı, kamusal medya kuruluşlarının durumu, tarafsız özdenetim mekanizmalarının eksikliği ve gazetecilerin kişisel etik sorunları incelenmektedir. Tüm bu yapısal ve etik meselelerde siyasetçilerin rolü özellikle sorgulanmaktadır.

Anahtar kelimeler: Medya-demokrasi ilişkisi, Yapısal yaklaşım, Medya etiği, Çıkar çatışması, Türkiye’de siyasetçi sınıf.

Structural and Ethical Problems of Media and Democracy in Turkey

Abstract: Since media and democracy are intertwined in the modern world, problems in one deeply affect the other. As well as the media-democracy relationship, structures and ethics are closely linked. Ethical problems are largely caused by structural arrangements and mechanisms. This study discusses the problems of media and democracy in Turkey with a structural and institutional perspective. It is argued that the dominant mentality of democracy in Turkey and the 10 percent electoral threshold have crippled democracy, and that the mechanisms of unfair representation and polarization among politicians undermine the public interest. In this competition, it is argued that the conflict of interest between opposition political actors is against society but in favor of the political class. The problems with democracy are also circulating in the media. The structural and ethical problems of the media are analyzed in this context. Media ownership structure, the status of public media outlets, the lack of impartial self-control mechanisms, and journalists’ personal ethical problems are examined. The role of politicians on all these structural and ethical issues is also being questioned.

Keywords: Media-democracy relations, Structural approach, Media ethics, Conflict of interest, Politician class in Turkey.

H. Emre Bağce
DOI: 10.29224/insanveinsan.743610
Yıl 7, Sayı 25, Yaz 2020


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1749 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Geleneksel ve Dijital Kitle İletişim Araçları Bakımından 1952 ve 2008 ABD Başkanlık Seçim Kampanyaları

Mustafa C. Sadakaoğlu / Özgür Emek Korkmaz

Öz: Modern birey, rızaya dayalı rejimlerin ortaya çıkışının ardından “seçmen” olarak tanımlanmış ve kullanıcısı olduğu kitle iletişim araçlarından yoğun olarak ikna edici siyasal iletişim mesajlarına maruz kalmıştır. Seçmenin maruz bırakıldığı mesajlar doğrultusunda tutum alması bakımından kitle iletişim araçları büyük önem taşımaktadır. Geleneksel kitle iletişim araçlarından dijital kitle iletişim araçlarına medya takip alışkanlıkları yıllar içinde değişse de medya ile demokrasi arasında var olan güçlü etkileşim aynı kalmaktadır. Günümüzde seçmenle kurulan ilişki bakımından siyasal aktörlerin gazete, radyo, televizyon gibi geleneksel kitle iletişim araçlarının yanı sıra çeşitli dijital iletişim araçlarını da yoğun olarak kullandığı gözlenmektedir. Bir seçim kampanyasında ilk kez televizyonun kullanılmış olması nedeniyle 1952 yılı ABD başkanlık seçimleri ile ilk kez bir dijital iletişim aracının kullanıldığı 2008 yılı ABD başkanlık seçimleri karşılıklı olarak incelenmeye olanak tanımaktadır. Bu maksatla medya ve demokrasi kavramları arasındaki etkileşim esas alınacak şekilde çalışmanın örneklemi olarak belirlenen seçim kampanyalarından elde edilen veriler incelenmektedir.

Anahtar kelimeler: Demokrasi, Siyasal iletişim, Siyasal reklam, Televizyon, Sosyal medya.

The 1952 and 2008 US Presidential Election Campaigns in terms of Traditional and Digital Mass Communication

Abstract: The modern individual was defined as voter after the emergence of consent-based regimes and was exposed to persuasive political communication messages from the mass media. Mass media is very important for the voter to take an attitude towards the messages he/she is exposed to. Although media habits have changed over the years, from traditional mass media to digital mass media, the strong interaction between media and democracy. Nowadays, political actors use various digital communication tools extensively as well as traditional mass media such as newspaper, radio and television. Television was used for the first time in the US presidential elections of 1952 and the US presidential elections of 2008 which used the digital communication tool for the first time. In this reason, this study based on the interaction between the concepts of media and democracy, the data obtained from the election campaigns determined as the sample of the study are examined.

Keywords: Democracy, Political communication, Political advertising, Television, Social media.

Mustafa C. Sadakaoğlu / Özgür Emek Korkmaz
DOI: 10.29224/insanveinsan.736181
Yıl 7, Sayı 25, Yaz 2020


Tam metin / Full text
(Türkçe)

883 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Kitle İletişim Araçlarının Terörizmdeki Rolü ve Bireyler Üzerindeki Etkisi

Ahmet Yiğitalp Tulga

Öz: Günümüzde terörizm dünyanın en büyük sorunlarından bir tanesidir. Özellikle, 11 Eylül 2001 yılında Amerika’da ikiz kulelere gerçekleştirilen terör saldırısı sonrasında, bu sorun dünyadaki çoğu ülke için çok daha büyük bir sorun haline geldi. 11 Eylül terör saldırılarının ardından dünyanın birçok ülkesi küresel terörizme karşı bir savaş başlattı. Küresel terörizm tarafından tehdit edilmeyen ülkelerin vatandaşları bile aşırılık yanlısı grupların medyada yer alan propagandalarından ve haberlerinden olumsuz etkilenmektedir. Japonya, Tayvan ve Kore Cumhuriyeti gibi Asya ülkeleri bu durumun en güzel örneklerindendir. Bu kapsamda hazırlanan bu araştırmada iki analiz ve metin analizi yapılmıştır. Bütün bu analizler R programlama dili ile gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmanın iki temel amacı ve motivasyonu vardır. Birincisi, medyanın terörizm ve terörist eylemler üzerindeki önemini göstermek ve çalışmanın ikinci temel amacı ise medyanın insanların düşüncelerini ve psikolojisini nasıl etkilediğini analiz etmektir.

Anahtar kelimeler: Terörizm, Medya, Psikoloji, Kitle iletişim araçları.

The Role of Mass Media in Terrorism and Its Effect on Individuals

Abstract: Nowadays terrorism is one of the biggest problems in the world. In particular, afterward the twin towers attack in the United States on September 11, 2001, this has become a bigger problem for most of the countries in the world. Following in time the 9/11 terrorist attack, many governments launched a war against global terrorism in different parts of the world. Even the community psychology, which is not threatened by global terrorism, is negatively affected by extremist groups’ coverage in media. Asian countries like Japan, Taiwan, and the Republic of Korea are the best examples of that. For this cause, in this research two linear regression are analyzed and Taiwanese newspaper text analyses are made. The main purpose and motivation of this research is to analyze the importance of media on terrorism and terrorist acts and how the media affects people’s thoughts and psychology.

Keywords: Media, Terrorism, Psychology, Opinion, Mass media.

Ahmet Yiğitalp Tulga
DOI: 10.29224/insanveinsan.695346
Yıl 7, Sayı 25, Yaz 2020


Tam metin / Full text
(İngilizce)

958 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Sosyal Medya ve Şiddet: Ekşi Sözlük’te Çinli Algısı

Çağla Pınar Tunçer

Öz: Teknolojik gelişmelerle hızı, etkisi ve yayılımı artan medya, kurduğu “gerçeklik”te şiddeti ve egemen değerleri öğretmekte, meşrulaştırmakta, yeniden üreterek normalleştirmektedir. Medyada nefret söylemiyle ifadesini bulan sembolik bir şiddet kullanılmaktadır. Bu çalışmada, yeni medyanın popüler platformu Ekşi Sözlük’te pandemiyle birlikte Çin/Çinliler hakkında üretilen söylemler incelenmiştir. Ekşi Sözlük yazarlarının girdileri, içerik ve eleştirel söylem analiziyle incelenerek, Çin/Çinlilerle ilgili hangi temaların kullanıldığı, nasıl ötekileştirildikleri ve tanımlandıkları ortaya konulmuştur. Yapılan değerlendirmede nefret söylemi kullanıldığı, olumsuz stereotipler ve önyargıların dolaşımda olduğu, komplo teorileri ve milliyetçi-dini referanslarla beslenen bir ikna retoriğine başvurulduğu görülmüş, dehumanizasyon ve intra-hümanizasyona rastlanmıştır. Şiddete dönüşme potansiyeli taşıdığından kolayca üretilen yeni medya içeriklerinin nefret söyleminden arındırılması gerekmektedir.

Anahtar kelimeler: Yeni medya, Şiddet, Nefret Söylemi, Pandemi, Çinliler.

Social Media and Violence: Chinese Perception in Ekşi Sözlük

Abstract: The media, whose speed, influence and diffusion increase with technological developments, teaches, legitimizes, reproduces, normalizes the violence and the dominant values its “reality”. The media uses symbolic violence expressed by hate speech. In this study, the discourses produced about China and Chinese after the pandemic in Eksi Sozluk, a popular platform of the new media, are examined. The entries were analyzed by content and critical discourse analysis, which themes were used about China and the Chinese, how they were marginalized and defined. As a result, hate speech about the Chinese, the negative stereotypes and prejudices were in circulation, conspiracy rhetoric was applied with the conspiracy theories and nationalist-religious references, dehumanization and intra-humanization were found. New media content, easily produced as its potential to turn into violence, has to be free from hate speech.

Keywords: New media, Violence, Hate speech, Pandemic, Chinese.

Çağla Pınar Tunçer
DOI: 10.29224/insanveinsan.745785
Yıl 7, Sayı 25, Yaz 2020


Tam metin / Full text
(Türkçe)

895 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

15 Temmuz’a Giden Süreçte Türk Demokrasisinde Sivil Asker İlişkileri

Önder A. Afşar

Öz: Türkiye’de demokrasinin kurumsallaşmasına engel olan temel sorun, askerin siyasal sistemde sahip olduğu imtiyazlarıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), rejimi koruma misyonuna sahip olduğu düşüncesiyle birçok kere sivil siyasete müdahale etmiş ve her müdahaleden sonra iktidarı sivillere devrederken demokrasiye geçiş koşullarını da kendisi belirlemiştir. Darbeler sonrasında elde ettiği imtiyazlarla asker, siyasal sistem içinde güçlenmiştir. Yapılan kanuni düzenlemelerle, TSK, siyasal gücünü hukuki zemine oturtarak meşrulaştırmıştır. Belirli aralıklarla gerçekleşen askeri müdahaleler, her müdahaleyle askerin artan siyasal özerkliği, silahlı kuvvetleri ve faaliyetlerini demokratik sivil denetimin noktasından uzaklaştırmıştır. AB sürecinde önemli reformlar yapılmasına rağmen, yaşanan 15 Temmuz hadisesi Türkiye’de sivil asker ilişkileri konusunun önemini koruduğunu ve askeri darbelerin ülke için hala tehdit oluşturduğunu göstermiştir. Silahlı kuvvetlerin seçilmiş sivil otoriteye bağlanması ve sivil denetime tabi olması demokrasi açısından önemlidir. Mesele bu açıdan dikkat çekicidir. Çalışma esasen askeri imtiyazlar ve sivil asker gerilimi kavramlarıyla Türkiye’deki sivil asker ilişkilerinin yapısını inceler.

Anahtar kelimeler: Demokrasi, Sivil-asker ilişkileri, Sivil-asker gerilimi, Askeri imtiyaz, Sivil denetim.

Civil-Military Relations in Turkish Democracy in the Period Leading to the July 15th

Abstract: Preventing the institutionalization of democracy in Turkey, the main problem is the privilege of the military in the political system. Turkish Armed Forces (TAF) has intervened in civilian politics many times with the idea that it has a mission to protect the regime, and after each intervention, it has determined the conditions for transition to democracy while transferring power to civilians. After the coups, with the privileges obtained the military strengthened in the political system. With the legal arrangements, TAF has legitimized its political power by placing it on the legal ground. Periodic military interventions and the increased political autonomy of the military with each intervention have taken armed forces and their activities away from the point of democratic civilian control. Although significant reforms have been made in the EU process, the July 15 incident has shown that the issue of civilian military relations is still important in Turkey and military coups still threaten the country. It is important for the democracy that the armed forces depend on the elected civil authority and are subject to civilian oversight. The issue is remarkable in this respect. This study mainly examines the structure of civil-military relations in Turkey with the concepts of civil-military contestation and military prerogatives.

Keywords: Civil-military relations, Civil-military contestation, Military prerogatives, Civilian control.

Önder A. Afşar
DOI: 10.29224/insanveinsan.572340
Yıl 6, Sayı 22, Güz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1128 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Yapay Zekâ Olgusunun Güncel Sanat Çalışmalarındaki Açılımları

Selçuk Artut

Öz: Teknoloji ile kaçınılmaz bir ilişki içinde olan toplumdaki her birey günlük aktivitelerinin büyük bir bölümünde bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yapay zekânın kullanımı ve gelişimi içinde rol almaktadır. Sürücüsüz araç tasarımı, finansal analiz, bireysel eğitim uygulamaları, pazarlama analizleri, müzik ilişkilendirme uygulamaları gibi birçok faaliyet alanlarında yer alan yapay zekâ, gün geçtikçe farklı uygulama alanlarına da sirayet etmektedir. Bunun doğal bir sonucu olarak da yapay zekânın sanatla olan etkileşimleri çeşitli güncel örnekler halinde karşımıza çıkmaktadır. İnsanın düşünce sisteminin rasyonel yöntemlerle sembolize edildiği, matematiksel zeminlerde geliştirilen yapay zekânın ve varlığını tanımlanması oldukça güç olan yaratıcılık kavramı üzerine temel alan sanatın ne ölçüde birliktelikler sağlayabildiği merak konusudur. Yapay Zekâ ile elde edilen bulgular ve araştırma sonuçları ise insanın var oluşuna dair temel sorgulamaları peşi sıra körüklemektedir. Bu makalede yapay zekânın gelişimi ve kabul görülmekte olan çeşitli bilimsel tanımlar ele alınmaktadır. Ayrıca yaratıcılığın yapay zekâ ile olan ilişkisi bilişim teknolojisinin gelişimi incelenerek sorgulanmakta ve güncel sanat çalışmalarındaki etkileri incelenmektedir.

Anahtar kelimeler: Yapay zekâ, Sanat, İnsan merkezcilik, Yaratıcılık, İnsan ve teknoloji birlikteliği.

Reflections of Artificial Intelligence in Contemporary Artworks

Abstract: Each individual in the society, which is in an inevitable relationship with technology, is involved in the use and development of artificial intelligence in a large part of their daily activities in a conscious or unconscious manner. The artificial intelligence, which is implemented in many fields of activities such as driverless vehicle design, financial analysis, special education applications, marketing analyses, music classification applications, also diverge in various application areas. As a natural consequence of this situation, artificial intelligence’s implementations inthe art are also presented in a variety of recentartworks. It is a matter of wonder to what extent the artificial intelligence that is relying on mathematical grounds with rational symbol systems and the art that has been based on the concept of creativity, yet which is very difficult to define, are integrated into a well-balanced configuration. The findings and research results obtained by artificial intelligence are usually fueled by the basic questionings of human existence. This article discusses the development of artificial intelligence and the various scientific definitions that are being widely appreciated. Moreover, the relationship of creativity with artificial intelligence is examined by exploring the development of information technologies and its effects on contemporary artworks are investigated.

Keywords: Artificial intelligence, Art, Anthropocentrism, Creativity, Human-technology associations.

Selçuk Artut
DOI: 10.29224/insanveinsan.478162
Yıl 6, Sayı 22, Güz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1096 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

İstanbul’a Yönelik İç Göç Hareketlerinin Ekonometrik Analizi

Hamdi Emeç / Şenay Üçdoğruk Birecikli / Burcu Kümbül Güler

Öz: Aldığı göç ile çekici bir göç destinasyonu olarak Türkiye’nin en fazla nüfusuna sahip olan İstanbul göç araştırmalarının ilgi odağını oluşturmaktadır. Bu çalışmanın amacı İstanbul’a göç edenlerin; köy, ilçe ve il düzeyinde, kim olduğunu, sosyo-demografik faktörler açısından ortaya koymaktır. Araştırmada Türkiye İşgücü Araştırması 2015 ham verilerinden yararlanarak İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflamasından İstanbul verileri çekilmiştir. Göç modeli için önce iki durumlu (birey göç etmiş/etmemiş) ardından çok durumlu logit model uygulanmıştır. Bireylerin son on yılda İstanbul’a göç etmesi bağımlı değişkendir. İlden, ilçeden, köy-bucaktan İstanbul’a göç edip etmediği ile göç etmemiş bireylerden oluşan dört kategori mevcuttur. İstanbul’a göç etme olasılığını veren iki durumlu logit modelden elde edilen sonuçlar ile “büyük kentler genç nüfusu çekmekte, daha yaşlı nüfusu itmektedir” hipotezi desteklenmektedir. Bir diğer önemli bulgu, inşaat sektöründe çalışanların göç etme olasılığının daha fazla olduğudur. Ayrıca, bireylerin eğitim seviyesi arttıkça göreli olarak İstanbul’a göç olasılığının pozitif yönde fakat giderek azaldığı görülmektedir..

Anahtar kelimeler: İç göç, İstanbul, Logit model, Multinomial logit model.

Econometric Analysis of Internal Migration Movements towards İstanbul

Abstract: İstanbul has been focus of research interest since the city has the most dense population of Turkey as an attractive city for migration. The aim of the study is to find out who migrates to Istanbul in terms of socio-demographical factors on rural, district and urban levels. Data set of this study was drawn from Nomenclature of Territorial Units for Statistics in Turkish Workforce Survey 2015. For the migration model, first binomial logit (individual migrated/not migrated); then multinomial logit model were applied. Having migrated to Istanbul within last ten years is the dependent variable. There are four categories; migration from urban, from district, from rural and not migrated. “Large cities pull younger people, push older people” hypotheses was confirmed with the results of binomial logit model. The results also reveal that workers from the construction sector are more inclined to migrate. Moreover, as education level increases the probability of migration to Istanbul is positively but decreasingly affected.

Keywords: Internal migration, Istanbul, Logit model, Multinomial logit model

Hamdi Emeç / Şenay Üçdoğruk Birecikli / Burcu Kümbül Güler
DOI: 10.29224/insanveinsan.485198
Yıl 6, Sayı 22, Güz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1362 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Türkiye ve İran Çağdaş Mimarisi Dönüşümünde Ulusalcı Hareketlerin Etkisi

Navid Khaleghimoghaddam

Öz: Bu makale ilk olarak milliyetçiliğin 1920-1950 yılları arasında İran’da ve Türki-ye’de oluşturduğu toplumsal ve siyasi platformu inceleyerek, milliyetçi fikirlerin oluşumundaki temel faktörleri tanıtmaya çalışmaktadır. Yazar, İran ve Türkiye hükümetlerinin milliyetçiliği güçlendirme çabalarına odaklanıp aralarındaki resmi iş birliğinin milliyetçi hareketlerin oluşumunu nasıl etkilediğini incelemektedir. Araştırma, Türkiye ve İran’da bu milliyetçi politikaların sonucu olarak geliştirilen milliyetçi mimari hareketler ile ilgili tanıtımlar ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, İran ve Türkiye mimarisi ile ilgili eleştirmenlerin görüşlerine dayanarak bu milliyetçi mimari hareketleri ve iki ülkenin bazı mimari eserlerini incelemektedir. Sonunda, hükümet politikalarının İran ve Türkiye’de milliyetçi mimari hareketlerin ortaya çıkışını nasıl etkilediğini tartışmak üzere karşılaştırmalı bir çalışma yürütülmektedir. Bu karşılaştırmanın sonucuna göre 1920’lerin başından bu yana, İran ve Türkiye, yönetim biçimi ve halkın yaşam tarzında köklü değişiklikler talep etme konusundaki tecrübelerini yaşamaktadırlar ve bu yolda dini düşünceler, tarihi ve eski yönlerin yüze çıkması, batı ülkelerinin etkisi ve iki ülke hükümetlerinin etkileşimi gibi faktörler milliyetçi hareketlere neden olmaktadır.

Anahtar kelimeler: Hükümet, Milliyetçi hareketler, Mimari, İran, Türkiye.

The Impact of Nationalist Movements on Turkey and Iran Contemporary Architectural Evolution

Abstract: This paper firstly investigates social and political platform developed by nationa-lism in Iran and Turkey between the years 1920-1950 and introduce the main fac-tors in the formation of nationalist ideas. The author examines how formal cooperation between Iran and Turkey governments influences the formation of nationalist movements. Then, research reveals promotions related to the nationalist architectural movements of Turkey and Iran nationalists policies. Therefore, based on the opinion of the critics, paper investıgates some architectural buildings of the two countries. Finally, to discuss how the governmental policies affect Iran and Turkey nationalist architectural movements, a comparative study is conducted. Accordingly, Iran and Turkey apply their experience in the formation of a government to demand fundamental changes in people’s lifestyle. In this way, factors such as religious ideas, historical aspects, western countries influences, and the interaction of the governments of the two countries cause nationalist movements.

Keywords: Government, Nationalist movements, Architecture, Iran, Turkey.

Navid Khaleghimoghaddam
DOI: 10.29224/insanveinsan.515362
Yıl 6, Sayı 22, Güz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

944 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Türk Sosyo-Kültürel Hayatına Fesin Yansıması Bağlamında Antepli Aynî’nin Divanında Fes

Nurgül Özcan

Öz: Günümüzde Osmanlı Devleti’nin sembollerinden olan fesin çok eski bir tarihi vardır. Türklerin fesle tanışması, 16.yüzyılda Cezayirli denizciler vasıtasıyla olmuştur. Fesin, resmi başlık olarak kabulü, II. Mahmud döneminde, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması sonrasına rastlar. Fes, Serasker Hüsrev Paşa vesilesiyle Osmanlı’ya getirilmiştir. Sonra da II. Mahmud’un isteğiyle resmi başlık olarak kabul edilmiştir. Fesin halk tarafından kabul görmesi kolay olmamıştır. Fes konusu sadece siyasetçilerin değil sanat camiasının da gündemine girmiştir. Şairler, fes propagandası yapan şiirler yazmıştır. Dönemin şairlerinden Antepli Aynî de yazdığı methiyelerle, düşürdüğü tarihlerle fes reformuna destek vermiş, bu sebeple padişahın iltifatına mazhar olmuştur. Çalışmamızda; fesin Türk sosyo-kültürel hayatına girişi sonrasında 18. yüzyıl şairlerinden Aynî’nin divanındaki fesle ilgili unsurlar tespit edilmiş, şairin fes meselesine yaklaşımı ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Ayrıca Osmanlı sosyal hayatını derinden etkileyen fes reformunun o dönemde yaşayan bir şairin nazarından edebiyata nasıl yansıdığı incelenmiştir.

Anahtar kelimeler: Fes, Feshane, II. Mahmud, Antepli Aynî.

Antepli Ayni’s Poems in the Context of Reflection of Turkish Socio-Cultural Life

Abstract: The fez, known as a symbol of the Ottoman’s nowadays, has an ancient history. Turks met the fez in the 16th century by way of the Algerian sailors. It’s official acceptance come across the period of the Mahmud II, with the disbandment of the corps of janissaries. The fez was brought to the Ottoman life by seraskier Hüsrev Pasha. After that, with Mahmud II’s request it became the periods’ official headwear. But nevertheless, the acceptance of the fez by the society was not that easy. There with the fez was not only the topic of the politicians, but also became the topic of the artists. The poets wrote poems to make the fez propaganda. Aynî from Antep, was one of the poets of this period, honored with compliments by the sultan, because of his supportive praises and chronograms about the fez reform. This work contains the elements related to the fez in Aynî’s divan and deals with the poet’s approach to the fez problem in detail. Also this study reflects the poet’s perspective on the fez reform that had an impact on Ottoman social life of this time and how he transferred this subject to the literature.

Keywords: Fez, Feshane, Mahmud II, Aynî.

Nurgül Özcan
DOI: 10.29224/insanveinsan.543699
Yıl 6, Sayı 22, Güz 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1920 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

İkinci Cins’te Simone De Beauvoir’ın Giyinme ve Süslenme Üzerine Çözümlemesi

Deniz Soysal

Öz: Bu makalede Beauvoir’ın kadınların giyimi üzerine düşüncesinin beş ögesini sundum ve çözümledim. Beauvoir, çözümlemesinin merkezine evli kadının sosyal yaşamını koymuş ve kadınların giyinip kuşanma biçiminin onları cinsel nesneye dönüştüren karmaşık bir sosyal strateji içerdiğini iddia etmiştir. İkinci Cins’te sunulduğu şekliyle, Beauvoir’ın giyim ve süslenme konusundaki fikirleri, bu fikirlerin emsalsizliği, derinliği ve özgürleştirici potansiyelini göstermek amacıyla ayrıntılarıyla ele alınmıştır.

Anahtar kelimeler: Beauvoir, giyim, moda, nesneleşme, bağımlılık, feminizm.

Simone de Beauvoir’s Analysis of Dressing up and Adornment in The Second Sex

Öz: In this paper I have presented and analyzed five components of Beauvoir’s thought on women’s dressing. Beauvoir centered her analysis on married woman’s social life, and argued that the way of women’s dressing up contains a complicated social strategy that transforms them into erotic objects. As presented in The Second Sex, Beauvoir’s thoughts on the subject of dressing up and adornment is discussed in detail for the purpose of showing her thoughts’ uniqueness, depth and liberating potential.

Anahtar kelimeler: Beauvoir, dressing up, fashion, objectification, dependence, feminism.

Deniz Soysal
DOI: 10.29224/insanveinsan.549153
Yıl 6, Sayı 22, Güz 2019


Tam metin / Full text
(İngilizce)

1098 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.