The Term Public Diplomacy Employed as a Euphemism for Propaganda

Abstract: Similarity and continuity is observed between the widely and frequently used term “propaganda” and the more recent “public diplomacy” – the latter term having seemingly taken the place of the former in today’s world. Public diplomacy is usually defined as a government’s direct communication with the public of another country in an effort to promote its own foreign policy and cultivate the national interests of its country. As for propaganda, this is seen as a form of unilateral communication aimed towards influencing the attitudes of people. However, it is claimed by many that the term public diplomacy is employed as a euphemism for propaganda. After an inspection of the definitions made for these terms, and an analyzation of the acts explained by them, it becomes evident that this kind of evaluation does indeed have an important element of truth to it. It appears that the acts of many countries which were interpreted as propaganda in the past have carried on under the name of public diplomacy today.
Keywords: Public diplomacy, new public diplomacy, cultural diplomacy, propaganda, communication, national interests.

Propaganda için Kullanılan Bir Örtmece Olarak Kamu Diplomasisi Kavramı

Özet: Geçen yüzyılda sıkça ve yaygın biçimde kullanılmış olan propaganda terimi ile günümüzde onun yerini aldığı görülen kamu diplomasisi kavramı arasında bir benzerlik ve devamlılık ilişkisi bulunduğu görülmektedir. Kamu diplomasisi, genellikle, bir hükümetin, yabancı bir ülkenin vatandaş topluluğuyla doğrudan sosyal ilişki ve iletişim kurmak suretiyle ülkesinin dış politikasını yönetmesi ve ulusal çıkarlarını geliştirmesi çabası olarak tanımlanmaktadır. Propaganda ise, insanların düşünce ve faaliyetlerini etkilemek için tek yanlı olarak düzenlenmiş iletişim faaliyeti olarak görülmektedir. Bununla birlikte, birçok bilim adamı, kamu diplomasisi kavramının, zaman içinde gözden düşüp itibarsızlaşmış ve olumsuz çağrışımlarla yüklenmiş propaganda terimi için bir örtmece olarak kullanıldığını ileri sürmektedir. Yapılan tanımlar ve ilgili kavramlarla ifade edilen faaliyetler incelendiğinde, bu tür tespitlerin önemli bir gerçeklik payı içerdiği görülmektedir. Birçok ülkenin, önceden propaganda olarak kabul edilen faaliyetleri günümüzde kamu diplomasisi adı altında yürüttükleri anlaşılmaktadır.
Anahtar kelimeler: Kamu diplomasisi, yeni kamu diplomasisi, kültürel diplomasi, propaganda, iletişim, ulusal çıkarlar.

A Nationalist-Conservative Director in Polish Cinema After the Second World War: Andrzej Wajda

Abstract: This study attempts to review the political view of Andrzej Wajda who is one of the best known film director of Poland cinema. I analyze Wajda’s films, Danton, Les Possedes and Katyn in order to understand his nationalist and conservative attitude. First, I briefly evaluate the meaning of nationalism and conservatism, and then consider his life story and filmography. Yet, I mainly concentrate on those films Danton, Les Possedes and Katyn in the context of the relationship between nationalism and conservatism. Basic argument of the article is that Andrzej Wajda has a nationalist and conservative political tendency which stands against both Nazism and Socialism, and the Enlightenment ideas which to some extend rooted in these ideologies.

Keywords: Andrzej Wajda, Polish cinema, nationalism, conservatism, enlightenment values.

İkinci Dünya Savaşı Sonrası Polonya Sinemasında Milliyetçi Muhafazakâr Bir Yönetmen: Andrzej Wajda

Özet: Bu çalışma Polonya sinemasının dünya çapında ün kazanmış yönetmenlerinden biri olan Andrzej Wajda’nın politik görüşlerini gözden geçirmeyi amaçlamaktadır. Çektiği filmlerle milliyetçi ve muhafazakâr bir tutum benimseyen Andrzej Wajda’nın bakışını anlamak için Danton, Ecinniler ve Katyn isimli filmleri incelenecektir. Wajda’nın politik duruşunu ortaya koyabilmek için önce milliyetçilik ve muhafazakârlık kavramları değerlendirilecek, ardından Wajda’nın hayatı ve filmografisi üzerinde durulacaktır. Esas olarak Danton, Ecinniler ve Katyn filmleri ele alınacaktır. Çalışmanın temel tezi Andrzej Wajda’nın belli ölçüde aydınlanma değerlerini miras alan Nazizm ve sosyalizme karşı Polonya milliyetçisi ve muhafazakâr değerleri ön plana çıkaran bir yaklaşım ortaya koyduğu yönündedir.

Anahtar kelimeler: Andrzej Wajda, Polonya sineması, Milliyetçilik, Muhafazakârlık, Aydınlanma değerleri.

The Features of Silk Fiber Clothing Weavings Relating to Period Being a Symbolic Meaning Producer for the 16th Century Ottoman Period Film Narrative

Abstract: In this study, it has been examined which features have silk fiber clothing weaving as a symbolic narration means in the 16th Ottoman period film narrative. Examining symbolic features relating period that silk fiber weaving have will provide silk fiber weaving to be understood symbolic meaning creating level at character design at the period film narrative making proccess. It has been made critical literature assessment and visual text analysis. Silk fiber weaving used in the Ottoman period court life has a symbolic feature focusing on magnificence of sultan and court. Weavings used in costume designs of characters representing sultan and the other court members in the real court life for Ottoman period film narrative must have silk fiber or silk appearance valuable fabrics symbolizing social status of period. These create reality perception for character, space and events. Additionally, to be used silk fiber fabrics in clothing accessories and space weavings surrounding character will put forward value of weavings features of character costumes.

Keywords: Otttoman period film, Narrative, Symbolic meaning, Silk fiber clothing weaving, Character design, Costume.

16. Yüzyıl Osmanlı Dönemini Konu Alan Dönem Filmi Anlatısı için Bir Sembolik Anlam Taşıyıcısı Olan Döneme Özgü İpek Lifli Giysi Dokumalarının Özellikleri

Özet: Çalışmada, 16. yy. Osmanlı dönemi toplum yaşantısını konu alan dönem filmi anlatısında ipek lifli giysi dokumalarının bir simgesel anlatım aracı olarak hangi özellikleri taşıdığı irdelenecektir. Çalışmada, 16. yy. ipek lifli dokumaların döneme özgü öne çıkan sembolik özelliklerinin irdelenmesi, dönem filmleri anlatısının oluşturulması sürecinde ipek lifli dokumaların özellikle karakter tasarımındaki sembolik anlam yaratma düzeyinin anlaşılmasını olanaklı kılacaktır. Çalışmada eleştirel literatür değerlendirmesi ve görsel metin çözümlemesi yapılmıştır. 16. yy. Osmanlı dönemi saray yaşantısında kullanılan ipekli giysi dokumaları padişah ve sarayın ihtişamını vurgulayan sembolik bir özelliğe sahiptir. 16. yy. Osmanlı saray yaşantısını konu alan dönem filmleri anlatısında saray yaşantısında önemli rol oynayan öncelikle padişah ve sonra diğer şehzade, hanedan üyeleri, saraydaki üst düzey görevliler gibi saray mensuplarını temsil eden karakterlerin kostümlerinin tasarımında kullanılacak dokumaların, dönemin sosyal hiyerarşisindeki üst düzeydeki konumlarını sembolize edecek şekilde ipekten ya da ipek görünümüne sahip değerli kumaşlardan yapılmasının sağlanması gerekir. Bunlar, filmdeki karakterlere, mekana ve olaylara yönelik gerçeklik algısının oluşmasında önemli rol oynayacaktır. Ayrıca, giysi aksesuarlarındaki ve karakteri çevreleyen mekandaki dokumalarda ipek lifli kumaşların kullanımı karakter kostümlerinin dokuma özelliklerinin değerini öne çıkaracaktır.

Anahtar kelimeler: Osmanlı dönem filmi, anlatı, sembolik anlam, ipek lifli giysi dokuması, karakter tasarımı, kostüm.

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme

Önsöz
Bu Sözleşmeye Taraf Devletler:
Birleşmiş Milletler Andlaşmasında ilan edilen ilkeler uyarınca insanlık ailesinin tüm üyelerinin, doğuştan varlıklarına özgü bulunan haysiyetle birlikte eşit ve devredilemez haklara sahip olmalarının tanınmasının, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğu düşünülerek,
Birleşmiş Milletler halklarının, insanın temel haklarına ve bireyin, insan olarak taşıdığı haysiyet ve değere olan kesin inançlarını Birleşmiş Milletler Andlaşmasında bir kez daha doğrulamış olduklarını ve daha geniş bir özgürlük ortamında toplumsal ilerleme ve daha iyi bir yaşam düzeyi sağlama yolundaki kararlılıklarını hatırda tutarak,
Birleşmiş Milletlerin, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde ve Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerinde herkesin, bu metinlerde yer alan hak ve özgürlüklerden ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuştan veya başka durumdan kaynaklanan ayırımlar dahil, hiçbir ayırım gözetilmeksizin yararlanma hakkına sahip olduklarını benimsediklerini ve ilân ettiklerini kabul ederek,
Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde, Birleşmiş Milletlerin, çocukların özel ilgi ve yardıma hakkı olduğunu ilân ettiğini anımsayarak,
Toplumun temel birimi olan ve tüm üyelerinin ve özellikle çocukların gelişmeleri ve esenlikleri için doğal ortamı oluşturan ailenin toplum içinde kendisinden beklenen sorumlulukları tam olarak yerine getirebilmesi için gerekli koruma ve yardımı görmesinin zorunluluğuna inanmış olarak,
Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliğini kabul ederek,
Çocuğun toplumda bireysel bir yaşantı sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlanmasının ve Birleşmiş Milletler Andlaşmasında ilân edilen ülküler ve özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin gerekliliğini göz önünde bulundurarak,
Çocuğa özel bir ilgi gösterme gerekliliğinin, 1924 tarihli, Cenevre Çocuk Hakları Bildirisinde ve 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler Teşkilâtı Genel Kurulunca kabul edilen Çocuk Hakları Bildirisinde belirtildiğini ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde, Medenî ve Siyasî Haklar Uluslararası Sözleşmesinde (özellikle 23 ve 24. maddelerinde) ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmede (özellikle 10. maddesinde) ve çocukların esenliği ile ilgili uzman kuruluşların ve uluslararası örgütlerin kurucu ve ilgili belgelerinde tanındığını hatırda tutarak,
Çocuk Hakları Bildirisinde de belirtildiği gibi, “çocuğun gerek bedensel gerek zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaşmamış olması nedeniyle doğum sonrasında olduğu kadar, doğum öncesinde de uygun yasal korumayı da içeren özel güvence ve koruma gereksiniminin bulunduğu”nu hatırda tutarak,
Ulusal ve Uluslararası düzeyde çocukları aile yanına yerleştirme ve evlât edinmeye de özel atıfta bulunan Çocuğun Korunması ve Esenliğine İlişkin Toplumsal ve Hukuksal İlkeler Bildirisi; Çocuk Mahkemelerinin Yönetimi Hakkında Birleşmiş Milletler Asgarî Standart Kuralları (Beijing Kuralları) ve Acil Durumlarda ve Silâhlı Çatışma Hâlinde Kadınların ve Çocukların Korunmasına İlişkin Bildirinin hükümlerini anımsayarak,
Dünyadaki ülkelerin tümünde çok güç koşullar altında yaşayan ve bu nedenle özel bir ilgiye gereksinimi olan çocukların bulunduğu bilinci içinde,
Çocuğun korunması ve uyumlu gelişmesi bakımından her halkın kendine özgü geleneklerinin ve kültürel değerlerinin taşıdığı önemi göz önünde tutarak,
Her ülkedeki, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yaşama koşullarının iyileştirilmesi için uluslararası iş birliğinin taşıdığı önemin bilincinde olarak,
Aşağıdaki kurallar üzerinde anlaşmaya varmışlardır:

Convention on the Rights of the Child

Preamble
The States Parties to the present Convention,
Considering that, in accordance with the principles proclaimed in the Charter of the United Nations, recognition of the inherent dignity and of the equal and inalienable rights of all members of the human family is the foundation of freedom, justice and peace in the world,
Bearing in mind that the peoples of the United Nations have, in the Charter, reaffirmed their faith in fundamental human rights and in the dignity and worth of the human person, and have determined to promote social progress and better standards of life in larger freedom,
Recognizing that the United Nations has, in the Universal Declaration of Human Rights and in the International Covenants on Human Rights, proclaimed and agreed that everyone is entitled to all the rights and freedoms set forth therein, without distinction of any kind, such as race, colour, sex, language, religion, political or other opinion, national or social origin, property, birth or other status,
Recalling that, in the Universal Declaration of Human Rights, the United Nations has proclaimed that childhood is entitled to special care and assistance,
Convinced that the family, as the fundamental group of society and the natural environment for the growth and well-being of all its members and particularly children, should be afforded the necessary protection and assistance so that it can fully assume its responsibilities within the community,
Recognizing that the child, for the full and harmonious development of his or her personality, should grow up in a family environment, in an atmosphere of happiness, love and understanding,
Considering that the child should be fully prepared to live an individual life in society, and brought up in the spirit of the ideals proclaimed in the Charter of the United Nations, and in particular in the spirit of peace, dignity, tolerance, freedom, equality and solidarity,
Bearing in mind that the need to extend particular care to the child has been stated in the Geneva Declaration of the Rights of the Child of 1924 and in the Declaration of the Rights of the Child adopted by the General Assembly on 20 November 1959 and recognized in the Universal Declaration of Human Rights, in the International Covenant on Civil and Political Rights (in particular in articles 23 and 24), in the International Covenant on Economic, Social and Cultural Rights (in particular in article 10) and in the statutes and relevant instruments of specialized agencies and international organizations concerned with the welfare of children,
Bearing in mind that, as indicated in the Declaration of the Rights of the Child, “the child, by reason of his physical and mental immaturity, needs special safeguards and care, including appropriate legal protection, before as well as after birth”,
Recalling the provisions of the Declaration on Social and Legal Principles relating to the Protection and Welfare of Children, with Special Reference to Foster Placement and Adoption Nationally and Internationally; the United Nations Standard Minimum Rules for the Administration of Juvenile Justice (The Beijing Rules); and the Declaration on the Protection of Women and Children in Emergency and Armed Conflict, Recognizing that, in all countries in the world, there are children living in exceptionally difficult conditions, and that such children need special consideration,
Taking due account of the importance of the traditions and cultural values of each people for the protection and harmonious development of the child, Recognizing the importance of international co-operation for improving the living conditions of children in every country, in particular in the developing countries,
Have agreed as follows:

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi

Başlangıç

İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğal yapısındaki onuru ile eşit ve devredilemez haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu,
İnsan haklarını göz ardı etmenin ve hor görmenin, insanlığın vicdanında infial uyandıran barbarca eylemlere yol açtığını ve insanların korku ve yoksunluktan kurtulması, konuşma ve inanma özgürlüğüne sahip olacağı bir dünyanın ortaya çıkmasının sıradan insanların en yüksek özlemi olarak ilan edilmiş bulunduğunu, insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalmaması için, insan haklarının hukukun egemenliğiyle korunmasının önemli olduğunu,

Uluslararasında dostça ilişkiler geliştirmenin önemli olduğunu,

Birleşmiş Milletler halklarının, Birleşmiş Milletler Kuruluş Belgesinde, temel insan haklarına, kişinin onuruna ve değerine, erkekler ile kadınların hak eşitliğine olan inançlarını teyit ettiklerini ve daha geniş özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyini sağlamaya kararlı olduklarını,

Üye Devletlerin, Birleşmiş Milletlerle işbirliği içinde, insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel olarak saygı görmesi ve gözetilmesini sağlamayı taahhüt ettiklerini,

Bu hak ve özgürlüklerde ortak bir anlayışa sahip olmanın, bu taahhüdün tam olarak gerçekleşmesi için büyük önem taşıdığını göz önüne alarak,

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu;

İnsanlık topluluğunun bütün bireyleriyle kuruluşlarının bu Bildirgeyi her zaman göz önünde tutarak eğitim ve öğretim yoluyla bu hak ve özgürlüklere saygıyı geliştirmeye, giderek artan ulusal ve uluslararası önlemlerle gerek üye devletlerin halkları ve gerekse bu devletlerin yönetimi altındaki ülkeler halkları arasında bu hakların dünyaca etkin olarak tanınmasını ve uygulanmasını sağlamaya çaba göstermeleri amacıyla tüm halklar ve uluslar için ortak ideal ölçüleri belirleyen bu İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder.

The Universal Declaration of Human Rights

Preamble
Whereas recognition of the inherent dignity and of the equal and inalienable rights of all members of the human family is the foundation of freedom, justice and peace in the world,
Whereas disregard and contempt for human rights have resulted in barbarous acts which have outraged the conscience of mankind, and the advent of a world in which human beings shall enjoy freedom of speech and belief and freedom from fear and want has been proclaimed as the highest aspiration of the common people,
Whereas it is essential, if man is not to be compelled to have recourse, as a last resort, to rebellion against tyranny and oppression, that human rights should be protected by the rule of law,
Whereas it is essential to promote the development of friendly relations between nations,
Whereas the peoples of the United Nations have in the Charter reaffirmed their faith in fundamental human rights, in the dignity and worth of the human person and in the equal rights of men and women and have determined to promote social progress and better standards of life in larger freedom,
Whereas Member States have pledged themselves to achieve, in co-operation with the United Nations, the promotion of universal respect for and observance of human rights and fundamental freedoms,
Whereas a common understanding of these rights and freedoms is of the greatest importance for the full realization of this pledge,
Now, Therefore THE GENERAL ASSEMBLY proclaims THIS UNIVERSAL DECLARATION OF HUMAN RIGHTS as a common standard of achievement for all peoples and all nations, to the end that every individual and every organ of society, keeping this Declaration constantly in mind, shall strive by teaching and education to promote respect for these rights and freedoms and by progressive measures, national and international, to secure their universal and effective recognition and observance, both among the peoples of Member States themselves and among the peoples of territories under their jurisdiction.