Fox News and CNN’s Twitter Use in the COVID-19 Outbreak in the Context of Critical Discourse Analysis

İhsan Karlı / Zeynep Benan Dondurucu
In Covid-19 epidemic, in USA, the public information requirement has increased the social media use level by citizens and the mass media, and the focus of the news production process is based on the federal government’s pandemic activities. The focus of this study is the argument that economic-political and ideological differences affect news channels’ presentation of the government’s work on the pandemic. The aim of the study is to reveal the effect of the political economy of the media on the information flow on Twitter during the Covid-19 crisis period and determine similarities and differences of CNN and Fox News channels. In this context, content with the highest level of interaction about government’s anti-epidemic activities, were analyzed with the critical discourse analysis method on the Twitter accounts of CNN and Fox News between March and April 2020. As a result of the analysis, it is found out that D. Trump and the Government’s Outbreak Management Performance was presented as “successful and positive” in Fox News, “unsuccessful and negative” in CNN and the discursive difference of the news is related to the ideological, economic and political structure of the mass media.

Keywords: Covid-19 outbreak, Political economy, News production process, Twitter, Discourse analysis

Eleştirel Söylem Çözümlemesi Bağlamında Fox News ve CNN’in COVID-19 Salgınında Twitter Kullanımı

Covid-19 salgınında, ABD’de, halkın haber alma ihtiyacının artması; yurttaşların ve kitle iletişim araçlarının sosyal medya kullanım düzeyini arttırmıştır ve haber üretim sürecinin odak noktası federal hükümetin salgınla mücadele faaliyetleri üzerine temellenmiştir. Ekonomik-politik ve ideolojik farklılıkların, haber kanallarının hükümetin pandemiyle ilgili yürüttüğü çalışmaları sunuş biçimini etkilediği savı, bu çalışmanın temel çıkış noktasını oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı ise, Covid-19 krizi döneminde medyanın ekonomi politiğinin Twitter’da enformasyon akışındaki etkisini ortaya koyarak; CNN ve Fox News kanallarının siyasal haberleri sunum biçimi benzerlik ve farklılıklarını belirlemektedir. Bu bağlamda, Mart-Nisan 2020 tarih aralığında, CNN ve Fox News’in Twitter hesaplarında hükümetin salgınla mücadele faaliyetlerini içeren, en yüksek etkileşim düzeyine sahip içerikler, eleştirel söylem analizi yöntemi ile çözümlenmiştir. Analiz sonucunda, Fox News’in haberlerinde D. Trump ve Hükümetin Salgın Yönetimi Performansının “başarılı ve olumlu”; CNN haberlerinde ise “başarısız ve olumsuz” sunulduğu ve haberlerin söylemsel farklılığın kitle iletişim araçlarının ideolojik, iktisadi ve siyasal yapısı ile bağlantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar kelimeler: Covid-19 salgını, Ekonomi politik, Haber üretim süreci, Twitter, Söylem analizi

İhsan Karlı / Zeynep Benan Dondurucu
DOI: 10.29224/insanveinsan.788068
Year 7, Issue 26, Fall 2020


Tam metin / Full text
(Turkish)

887 Downloads


Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

Reflection of Anti-Racist Protests on Social Media: The Case of Barack Obama

Metin Işık / Erdal Bilici

Abstract: Media, economy, politics and social events play a direct role in the transformation of a regionally occurring event into a global event. Accordingly, Twitter plays an effective role in changing and transforming events. The murder of George Floyd in Minnesota on May 25, 2020; The impact of anti-racist rhetoric and protests in the context of media, economy and politics have been discussed. The tweets of former US political leader on Twitter between May 25 and June 25 were analyzed within the framework of the critical discourse analysis method. The first tweet on the events occurred on 29 May 2020 and the last tweet occurred on 16 June 2020. Ten tweets about anti-racism and protests were shared between these dates. As a result of, the former president of the US has used a positive and encouraging language. It was determined that young people in protests raised their voices against injustice.

Keywords: Discourse analysis, Twitter, Racism, Barack Obama, Protest

Irkçılık Karşıtı Protestoların Sosyal Medyaya Yansıması: Barack Obama Örneği

Öz: Bölgesel olarak ortaya çıkan bir olayın küresel bir olaya dönüşümünde medya, ekonomi, siyaset ve toplumsal olaylar doğrudan rol oynamaktadır. Twitter’ın olayların değişmesinde ve dönüşmesinde etkili bir rol aldığı söylenebilir. Bu çalışmada, Minnesota’da, 25 Mayıs 2020 tarihinde George Floyd’un öldürülmesi olayının medya, ekonomi ve siyaset bağlamında ırkçılık karşıtı söylemler ve protestoların nasıl bir etki yarattığı ele alınmaktadır. ABD’nin eski siyasi lideri Barack Obama’nın Twitter’daki 25 Mayıs ve 25 Haziran arasındaki paylaşımları eleştirel söylem analizi metodu çerçevesinde incelenmiştir. Olaylarla ilgili ilk paylaşımın 29 Mayıs 2020’de olduğu ve son paylaşımın ise 16 Haziran 2020’de olduğu görülmektedir. Bu tarihler arasında ırkçılık karşıtlığıyla ve protestolarla ilgili on adet tweet paylaşılmıştır. Yapılan analiz sonucunda, ABD eski başkanı Barack Obama’nın olumlayıcı, teşvik edici bir dil kullandığı tespit edilmiştir. Protestolardaki gençlerin haksızlığa karşı seslerini yükseltmesinin, Barack Obama’ya göre değişimi başlatacak umut verici bir olay olduğu tespit edilmiştir.

Anahtar kelimeler: Söylem analizi, Twitter, Irkçılık, Barack Obama, Protesto

Metin Işık / Erdal Bilici
DOI: 10.29224/insanveinsan.787293
Year 7, Issue 26, Fall 2020


Tam metin / Full text
(English)

736 Downloads


Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

The Fear-Capitalism Relation in the Context of Machiavelli’s Approach to Power: The Nightmare House Sleepwalkers Movie

Sedef Subölen

Abstract: Looking at the historical development of fear, it can be seen that it emerges as a necessary impulse to survive in many areas of life. The concept that feeds the survival impulse that has existed since the early times of history has changed in accordance with the changing world order. From the earliest times of history, members of power in power have been aware of the influence of fear and have often used this phenomenon as a means of hegemony to strengthen their power. The article aims to focus on how the power uses fear, the formally changing characteristic of primitive fear within the framework of Machiaevelli’s views. Within the scope of the study, in order to shed light on the use of fear as a power factor, based on the relationship between media, ideology and hegemony, the movie Nightmares: Sleepwalkers will be discussed with discourse and semiotic analysis.

Keywords: Fear, Power, Ideology, Machiavelli, Cinema

Machiavelli’nin İktidar Yaklaşımı Bağlamında Korku-Kapitalizm İlişkisi: Kabuslar Evi Uyurgezerler Filmi

Öz: Korku hayatın pek çok alanında yaşamı sürdürmek için gerekli bir dürtü olarak ortaya çıkmıştır. Tarihin ilk zamanlarından beri var olan hayatta kalma dürtüsünü besleyen kavram, değişen dünya düzenine uygun olarak değişim göstermiştir. Zaman içinde, bireyin ilkel korkularının yerini modern hayata ilişkin endişeleri almıştır. Tarihin ilk dönemlerinden bu yana, gücü elinde bulunduran iktidar mensupları korkunun etkisinin farkında olmuştur ve bu olguyu iktidarlarını güçlendirmek için sıklıkla hegemonya aracı olarak kullanmıştır. Makale, bu bağlamda iktidarın korkuyu nasıl kullandığına, ilkel korkunun biçimsel olarak değişen karakteristiğine Machiaevelli’nin görüşleri çerçevesinde odaklanmayı amaçlamaktadır. Çalışma kapsamında medya, ideoloji ve hegemonya ilişkisinden yola çıkılarak korkunun güç unsuru olarak kullanımına ışık tutmak amacıyla, Kabuslar Evi: Uyurgezerler filmi söylem analizi ve göstergebilimsel çözümleme ile ele alınacaktır.

Anahtar kelimeler: Korku, İktidar, İdeoloji, Machiavelli, Sinema

Sedef Subölen
DOI: 10.29224/insanveinsan.789808
Year 7, Issue 26, Fall 2020


Tam metin / Full text

(Turkish)

904 Downloads


Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

Actor Network, Health-Illness and Crime: A Discussion over Sahsiyet (Persona) Mini-Series

Ali Gündüz / Günnur Ertong Attar

Abstract: This study evaluates the transformation of a subject’s network through illness and murder and investigates this transformation in the context of the Actor Network Theory and with the example of Persona (Sahsiyet) mini-series. The main motivation of the research orig- inates from the transformation of an individual experience into a social influence and from the possibility that the fiction in Persona may turn into reality in any time. Departing from Diken and Laustsen’s principle of “When we talk about film, we talk about society.”, the study approaches the evolution of illness into serial murder from the biopsychosocial point of view and through Merton’s concept of crime that builds upon strain. The results show that an illness may have radical effects on an individual’s life and that accumulating social and institutional fractures such as ignoring in justices may cause individual quests for justice by turning into deep social wounds.

Keywords: Actor Network Theory, Sahsiyet (Persona) mini-series (2018), Sociology of health and illness, Alzheimer, Individual quests for justice.

Aktör İlişkilerağı, Sağlık-Hastalık ve Suç: Şahsiyet Dizisi Üzerinden Bir Tartışma

Öz: Bu çalışma, bir öznenin ilişki ağındaki dönüşümü, hastalık ve cinayet olguları temelinde ele almakta ve bu dönüşümü Şahsiyet dizisi örneğinde ve Aktör İlişkilerağı Kuramı (Actor Network Theory) bağlamında incelemektedir. Araştırmanın temel motivasyonu, bireysel bir yaşantının toplumsal bir etkiye dönüşümünden ve Şahsiyet’teki kurgunun her an gerçeğe dönüşebilme olasılığından kaynaklanmaktadır. Çalışma, Diken ve Laustsen’ın “Filmden bahsederken toplumdan, toplumdan bahsederken de filmden bahsederiz” ilkesinden hareket ederek, hastalığın seri cinayete evrilişine, biyopsikososyal bakış açısıyla ve Merton’ın gerilimi (strain) temele aldığı suçluluk kavramıyla yaklaşmaktadır. Sonuçlar, bir hastalığın bireyin yaşamında radikal etkiler bırakabileceğini ve haksızlıkları görmezden gelmek gibi toplumsal ve kurumsal çatlakların birikip derin toplumsal yaralara dönüşerek bireysel adalet arayışlarına neden olabileceğini ortaya koymaktadır.

Anahtar kelimeler: Aktör İlişkilerağı Kuramı, Şahsiyet dizisi (2018), Sağlık ve hastalık sosyolojisi, Alzheimer, Bireysel adalet arayışı.

Ali Gündüz / Günnur Ertong Attar
DOI: 10.29224/insanveinsan.578514
Year 7, Issue 24, Spring 2020


Tam metin / Full text
(Turkish)

1163 Downloads

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

Patient Centeredness and Patient-Centered Care

Mustafa Erdoğan / Harun Kırılmaz

Abstract: In the 20th century, the shift from physician and disease-centered approaches to patient-centered approach began. It is accepted that the quality of health will increase with the adoption of patient-centered approach and this approach will contribute to the development of health. In this way, patients are included in the decisions in the treatment and care processes. It is foreseen that patient satisfaction will be increased with this common decision-making environment, the unnecessary diagnoses and tests in the treatment and care processes will be eliminated, costs will be reduced and health literacy in society will contribute to the development of health. When the literature was examined, patient-centered care researches were conducted by using quantitative research methods according to specific characteristics such as clinical applications and disease types and especially health professionals working in patient treatment and care processes. These studies support the projections on the subject. In the Turkish literature, there are a limited number of studies on patient-centered care and these studies focus on the relationship between physician and patient in primary health care. In this research, patient- centered and patient-centered care concepts, models, barriers to patient-centered care and their positive and negative aspects are included. This study aims to contribute to the field literature with a conceptual study for patient-centered and patient-centered care approaches.

Keywords: Patient centeredness, Patient centred care, Health quality.

Hasta Merkezlilik ve Hasta Merkezli Bakım

Öz: 20. yüzyılda hekim ve hastalık merkezli yaklaşımlardan uzaklaşılarak hasta merkezlilik yaklaşımına geçiş başlamıştır. Hasta merkezli yaklaşımının benimsenmesi ile sağlıkta kalitenin artacağı ve bu yaklaşımın sağlığın gelişimine de katkı sağlayacağı kabul edilmektedir. Bu sayede hastalar, tedavi ve bakım süreçlerinde kararlara dâhil edilmekte ve oluşturulan bu ortak karar alma ortamı ile hasta memnuniyetinin de artırılacağı, tedavi ve bakım süreçlerinde ortaya çıkan gereksiz tanı ve testlerin ortadan kaldırılarak maliyetlerin düşürüleceği ve toplumda sağlık okuryazarlığının artarak sağlığın gelişimine katkı sağlanacağı öngörülmektedir. Literatür incelendiğinde klinik uygulamalar ve hastalık türleri gibi spesifik özelliklere göre ve özellikle hasta tedavi ve bakım süreçlerinde çalışan sağlık profesyonelleri üzerinde nicel araştırma yöntemleri kullanılarak hasta merkezli bakım araştırmaları yapılmıştır. Söz konusu araştırmalar da konu ile ilgili öngörüleri destekler niteliktedir. Türkçe alan yazında ise hasta merkezli bakım konusunda sınırlı sayıda çalışma yer almakta olup, bu çalışmalar daha ziyade birinci basamak sağlık hizmetlerinde hekim ve hasta ilişkisi üzerinde odaklanmaktadır. Bu araştırmada hasta merkezlilik ve hasta merkezli bakım kavramlarına, modellerine, hasta merkezli bakımın önündeki engeller ile olumlu ve olumsuz yönlerine yer verilmektedir. Bu çalışma ile hasta merkezlilik ve hasta merkezli bakım yaklaşımları için kavramsal bir çalışma ile alan yazına katkı sunulması amaçlanmaktadır.

Anahtar kelimeler: Hasta merkezlilik, Hasta merkezli bakım, Sağlıkta kalite.

Mustafa Erdoğan / Harun Kırılmaz
DOI: 10.29224/insanveinsan.668806
Year 7, Issue 24, Spring 2020


Tam metin / Full text
(Turkish)

1210 Downloads

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

A Study on the e-Health Literacy and Cyberchondria Levels of Individuals

Serkan Deniz

Abstract: Accessing health related information rapidly and easily from the Internet has become possible. Because of this, the concepts of e-health literacy and cyberchondria have become important nowadays. This study aims to assess whether e-health literacy and cyberchondria levels of individuals display a difference according to demographic features or not, and to determine the correlation between e-health literacy and cyberchondria levels. The research was realized in Istanbul between the months of December 2019 – January 2020. The result of the study demonstrated that the e-health literacy levels of participants did not vary statistically according to their age, educational status, marital status or their employment status, however it was found that e-health literacy levels of participants varied statistically according to gender. It was demonstrated that the cyberchondria levels of participants did not vary statistically according to the gender, age, marital status and employment status of the participants, but that they varied statistically according to the participants’ educational status. A positive and low- level correlation was found between e-health literacy and cyberchondria.

Keywords: e-Health Literacy, Cyberchondria, Internet, Health.

Bireylerin E-Sağlık Okuryazarlığı ve Siberkondri Düzeylerinin İncelenmesi

Öz: İnternetten sağlıkla ilgili bilgilere hızlı ve kolay bir şekilde ulaşabilmek mümkün hale gelmiştir. Bu durum e-sağlık okuryazarlığı ve siberkondri kavramlarını günümüzde önemli hale getirmiştir. Bu çalışma ile bireylerin e-sağlık okuryazarlığı ve siberkondri düzeylerinin demografik özelliklere göre farklılık gösterip göstermediğinin; ayrıca e-sağlık okuryazarlığı ile siberkondri düzeyleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, Aralık 2019- Ocak 2020 aylarında İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda katılımcıların yaşına, eğitim durumuna, medeni durumuna ve çalışma durumuna göre e-sağlık okuryazarlık düzeylerinin istatistiksel olarak farklılık göstermediği; ancak katılımcıların cinsiyetine göre e-sağlık okuryazarlık düzeylerinin istatistiksel olarak farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Katılımcıların cinsiyetine, yaşına, medeni durumuna ve çalışma durumuna göre siberkondri düzeylerinin istatistiksel olarak farklılık göstermediği; ancak katılımcıların eğitim durumuna göre siberkondri düzeylerinin istatistiksel olarak farklılık gösterdiği belirlenmiştir. E-sağlık okuryazarlığı ile siberkondri düzeyleri arasında pozitif yönlü ve düşük düzeyde bir ilişki olduğu belirlenmiştir.

Anahtar kelimeler: E-Sağlık okuryazarlığı, Siberkondri, İnternet, Sağlık.

Serkan Deniz
DOI: 10.29224/insanveinsan.674726
Year 7, Issue 24, Spring 2020


Tam metin / Full text
(Turkish)

1189 Downloads

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

Health Conceptualization and Quality and Accreditation Perspective in Person-Centered Health Care

Bayram Demir

Abstract: In the historical process, the focus object of health services has changed in different societies and times. These concepts, which are centered on healthcare services such as disease- centered care, patient-centered care, community-centered care and person-centered care, have been determinative in the design of health care system. The biomedical model and biopsychosocial model are the most important conceptual approaches that provide a framework for these types of care. These models, which determine the perceptions of disease and health status, have different assumptions about human and human health status. Until the 1980s, there was a field of health services and medical practices dominated by the biomedical model. The introduction of a different perspective on the definition of health by WHO in 1948 enabled the development of the biopsychosocial model. The health reform wave that began in the 1980s, and in the 1990s, quality and accreditation activities that are compatible with human-centered health care were integrated into health systems. In this study, the relationship between biopsychosocial model and person-centered health practices and quality accreditation studies is discussed.

Keywords: Person-Centered health service, Biomedical model, Biopsychosocial model, Quality, Accreditation.

Sağlığın Kavramsallaştırılması ve İnsan Odaklı Sağlık Hizmetlerinde Kalite ve Akreditasyon Perspektif

Öz: Tarihsel süreç içerisinde sağlık hizmetlerinin odak nesnesi farklı toplum ve zamanlarda değişkenlik göstermiştir. Hastalık merkezli, hasta merkezli, toplum merkezli ve insan merkezli olmak üzere sağlık hizmetinin odağına yerleşen bu kavramlar sağlık hizmeti sisteminin tasarımında belirleyici olmuşlardır. Bunlara çatı oluşturan kavramsal yaklaşımların en önemlileri biyomedikal model ve biyopsikososyal modeldir. Hastalık ve sağlık durumuna ilişkin algılamaları belirleyen bu modeller insana ve insanın sağlık durumuna ilişkin farklı sayıltılara sahiptirler. 1980’li yıllara kadar biyomedikal modelin hâkim olduğu sağlık hizmetleri ve tıbbi pratikler alanı bulunmaktadır. 1948’de Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlık tanımına farklı bir bakış açısı getirilmiş olması biyopsikososyal modelin doğuşunu sağlamıştır. 1980’lerde başlayan sağlık reform dalgası 1990’lara gelindiğinde sağlık sistemlerine insan merkezli sağlık hizmetiyle uyumlu kalite ve akreditasyon çalışmaları entegre edilmiştir. Çalışmada biyopsikososyal modelin sağlık ve hastalık yaklaşımının insan merkezli sağlık uygulamaları ve kalite akreditasyon çalışmalarıyla ilişkisi tartışılmıştır.

Anahtar kelimeler: İnsan odaklı sağlık hizmeti, Biyomedikal model, Biyopsikososyal model, Kalite, Akreditasyon.

Bayram Demir
DOI: 10.29224/insanveinsan.675151
Year 7, Issue 24, Spring 2020


Tam metin / Full text
(Turkish)

965 Downloads

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

The Legal Arrangements of European Union Concerning The Genetically Modified Organisms

Gizem Zevde Aydın / Ahmet Serhat Uludağ

Abstract: In this study, the causal relationship between the 19 risk factors that have an effect on the years of life lost (YLL) was investigated by DEMATEL method. The relative weights of these risk factors were calculated. In this way, it is aimed to ensure the effective use of scarce resources and the effectiveness of possible measures that can be implemented by eliminating the risks that may cause harm in healthy life year. According to the findings 19 risk factors; It was divided into two groups as 10 affecting and 9 affected. Among the influencing factors, the use of addictive substances, especially alcohol, has been identified as the risk factors affected and hence the most effective factors on years of life lost. The probability of occurrence of 10 risk factors in the affected group can be largely eliminated through awareness-raising, health and administrative measures and early education.

Keywords: Decision making, Decision making techniques, Public health, Life expectancy

Kaybedilen Yaşam Yılını Etkileyen Risk Faktörlerinin DEMATEL Yöntemi Kullanılarak İncelenmesi

Öz: Bu çalışmada The Decision Making Trial and Evaluation Laboratory (DEMATEL) yöntemi vasıtasıyla kaybedilen yaşam yılları (YLL) üzerinde etkili olan 19 risk faktörü arasındaki neden sonuç ilişkisi araştırılmış ve risk faktörlerinin göreceli ağırlıkları hesaplanmıştır. Bu yolla, sağlıklı geçirilen yaşam yılında kayıplara neden olması muhtemel risklerin bertaraf edilerek kıt olan kaynakların etkin kullanımının ve uygulamaya konulacak olası tedbirlerin etkililiğinin sağlanması amaçlanmıştır. Elde edilen bulgulara göre 19 risk faktörü; 10’u etkileyen, 9’u ise etkilenen olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Etkileyen faktörler içerisinde alkol başta olmak üzere bağımlılığa neden olan maddelerin kullanımı, etkilenen risk faktörleri ve dolayısıyla kay- bedilen yaşam yılı üzerinde en fazla etkiye neden olan faktörler olarak belirlenmiştir. Etkileyen grubunda yer alan 10 risk faktörünün ortaya çıkma olasılığı; uygulamaya konulacak olan sağlıkla ilgili ve idari tedbirler, bilinçlendirme ve küçük yaşta eğitim yoluyla büyük ölçüde bertaraf edilebilir.

Anahtar kelimeler: Karar verme, Karar verme teknikleri, Toplum sağlığı, Yaşam beklentisi.

Gizem Zevde Aydın / Ahmet Serhat Uludağ
DOI: 10.29224/insanveinsan.659203
Year 7, Issue 24, Spring 2020


Tam metin / Full text
(Turkish)

933 Downloads

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

The Legal Arrangements of European Union Concerning The Genetically Modified Organisms

Zehra Gizem Ateş

Abstract: Genetically modified organism (GMO) refers to as a new organism which is produced by transfering artificially gene to living beings’ DNA structures. It is a well known fact that GMO is obtained throughout biotechnological studies. However, it can be argued that such production includes important risks for human health. Since the Maastrich Treaty in 1993, European Union (EU) has established legal arrangements against these health risks. By the same taken, one could analyse both regulations and directives concerning the problems of GMOs according to EU laws.

Keywords: Genetically modified organisms, Health risks, European Unions directives and regulations.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara (GDO) İlişkin Avrupa Birliği’ndeki Yasal Düzenlemeler

Zehra Gizem Ateş

Öz: Genetiği değiştirilmiş organizma (GDO), doğal olmayan yollarla bir canlıya gen aktarılarak DNA yapısının değiştirilmesi ile oluşan yeni organizmaya verilen addır. GDO’lar modern biyoteknolojik çalışmalar ile elde edilmektedir. Ancak bunların insan sağlığı için önemli riskleri olduğu bilinmektedir. AB’de 1993 yılında yürürlüğe giren Maastricht Anlaşması ile GDO’ların sahip olduğu sağlık risklerine karşı yasal düzenlemeler yapılması gerektiği kabul edilmiştir. Buna bağlı olarak AB hukukunda GDO’larla ilgili birçok yönerge ve tüzük kabul edilmiştir.

Anahtar kelimeler: Genetiği değiştirilmiş organizma, Sağlık riskleri, Avrupa Birliği yönergeleri.

Zehra Gizem Ateş
DOI: 10.29224/insanveinsan.678783
Year 7, Issue 24, Spring 2020


Tam metin / Full text
(Turkish)

1015 Downloads

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.

The Consumption of Relations and Loneliness amongst Adults

Ayşe Müge Yazgan

Abstract: New forms of consumption have emerged with the appearance of the modern society. The money, which is seen as the commodity in this system, causes human beings to have a constant need. Searching for goods on online shopping or in-store live shopping, one always looks for pleasure and satisfaction. However, consciously or unconsciously that person gets consumed. After sometime, isolation starts. In other words, this ends with estrangement. The aim of this article is to find out at what age people feel lonely. In this article, the consumption on the relations was examined amongst different age groups by using Differentiated Loneliness Scale (DLS) developed by Schmidt N & Sermat V1.: The scale was used on two different age groups consisting of 480 people; between 18 and 35-year-old and between 36 and 60-year-old. The research has some limitations due to using the scale on 480 people, totally.

Keywords: Consumption, Isolation, Loneliness, Deprivation.

Yetişkinler Arasında İlişki Tüketimi ve Yalnızlık

Ayşe Müge Yazgan

Öz: Modern toplum sistemin ortaya çıkması ile yeni tüketim biçimleri ortaya çıkmıştır. Bu sistemde emtia olarak görülen para, insanoğlunun sürekli ihtiyaç hissetmesine sebep olmaktadır. İnsan, mağaza içinde veya internet ortamında alışveriş yaparken daima zevk almayı, tatmin olmayı beklemektedir. Fakat o kişi bilinçli veya bilinçsizce tükenmektedir. Bir müddet sonra, toplumdan izole olma başlamaktadır. Diğer bir deyişle, bu durum yalnızlaşma ile bitmektedir. Bu makalenin amacı insanların kendilerini hangi yaş gurubunda yalnız hissettiğidir. Makalede Schmidt N ve Sermat V tarafından geliştirilen Farklılaştırılmış Yalnızlık Ölçeği kullanılarak farklı yaş grupları arasındaki ilişkilerin tüketimi incelenmiştir. Ölçek 480 kişiden oluşan, 18 ve 35 yaş grubu ile 36 ve 60 yaş üzerinde uygulanmıştır. Araştırma, ölçeğin 480 kişi üzerinde uygulanmasından dolayı bazı kısıtlılıklara sahiptir.

Anahtar kelimeler: Tüketim, İzolasyon, Yalnızlık, Yoksunluk.

Ayşe Müge Yazgan
DOI: 10.29224/insanveinsan.444024
Year 7, Issue 23, Winter 2020


Tam metin / Full text
(Turkish)

1000 Downloads

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.