Çağdaş Sanat ve Kimlik: Grayson Perry Eserleri Üzerinden Bir İnceleme

Çiğdem Saç Kavrayan

Öz: 1960’lı yıllardan günümüze kadar süregelen çağdaş sanat, üretim yöntemleri açısından sanatçıların tamamen farklılaştığı bir akımı oluşturmaktadır. Çağdaş sanat feminizm, küreselleşme, çevre, teknoloji, kimlik, sınıf gibi kavramlarla ilgilenmektedir. Çağdaş sanatçıların disiplinler arası çalışmalar, çeşitli materyaller, değişik teknikler ile farklılaştıkları görülmektedir. Çağdaş sanatçılar geniş ilgi alanları içinde farklı cinsel kimlikler ve alt kimlikleri de tartışmaktadır. Grayson Perry, Britanya’nın en tanınmış çağdaş sanatçıları arasında yer almaktadır. Günümüz çağdaş sanatının en sıra dışı ve ikonik isimlerinden biri olarak nitelendirilmektedir. Grayson Perry, toplumdaki sınıf farklarını, modern sıkıntıları ve kimlik meselelerini ele almaktadır. Seramik, baskı ve heykel çalışan Grayson Perry, eserlerinde ipek, pamuklu kumaş, pirinç, fotoğraf gibi çeşitli malzemeler kullanmaktadır. Bu çalışmada Grayson Perry’nin kimlik kavramını eserlerinde ele alışı incelenmektedir.

Anahtar kelimeler: Sanat, Çağdaş sanat, Grayson Perry, Kimlik, Sınıf.

Contemporary Art and Identity: A Review from Grayson Perry Artworks

Abstract: From the 1960s to the present, contemporary art forms a movement in which artists are completely differentiated in terms of production methods. Contemporary art deals with concepts such as feminism, globalization, environment, technology, identity and class. It is seen that contemporary artists differ with interdisciplinary studies, various materials and different techniques. Contemporary artists also discuss different sexual identities and sub-identities within their wide range of interests. Grayson Perry is one of Britain’s most renowned contemporary artists. It is considered to be one of the most extraordinary and iconic names of contemporary art. Grayson Perry discusses class differences in society, modern problems and issues of identity. Grayson Perry, who works in ceramics, printing and sculpture, uses various materials such as silk, cotton fabric, rice, photography in his compositions. This study examines Grayson Perry’s concept of identity in his compositions.

Keywords: Art, Contemporary art, Grayson Perry, Identity, Class.

Çiğdem Saç Kavrayan
DOI: 10.29224/insanveinsan.407617
Yıl 6, Sayı 19, Kış 2019


Tam metin / Full text
(Türkçe)

[post-views]

12 Downloads


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Hizmet Kalite Algısının Performansa Etkisi: Kocaeli Gölcük Tersanesinde Bir Uygulama

Öz: Çalışmanın amacı Kocaeli Gölcük Tersanesi Bilgi İşlem Merkezinden (TEBİM) hizmet alan bireylerin hizmet kalitesi algılarını ve bu algının TEBİM’in performansına etkisini belirlemektir. Bu amaçla hizmet kalitesi ölçüm modellerinden SERVPERF modeli kullanılmıştır. Çalışmanın örneklemini Mart 2015’de TEBİM’den yüz yüze hizmet alan 230 kişinin 161’i oluşturmaktadır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler, korelasyon ve regresyon analizlerinden yararlanılmıştır. Korelasyon analizi sonuçlarına göre ise SERVEPERF’in tüm boyutları ile müşterilerin TEBİM’den daha sonra hizmet alma düşünceleri, TEBİM tarafından sunulan hizmetlerin genel kalitesi ve TEBİM’in hizmetlerinden duydukları memnuniyet arasında da pozitif yönlü ve anlamlı ilişkiler bulunmaktadır. Ayrıca somutluk boyutu TEBİM tarafından sunulan hizmetlerin genel kalitesine ilişkin algıyı; somutluk ve cevap verebilirlik boyutları ise TEBİM’den daha sonra hizmet alma düşüncesini ve TEBİM’in hizmetlerinden duyulan memnuniyeti; pozitif yönlü etkilemektedir. Bu bulgular doğrultusunda TEBİM’in hizmet kalitesinin iyileştirilmesine yönelik yapılacak düzenlemelerin TEBİM’in performansını da olumlu yönde etkileyeceği söylenebilir.

Anahtar kelimeler: Hizmet kalitesi, SERVPERF, TEBİM.

The Impact of Service Quality Perception on Performance: An Application in Kocaeli Golcuk Shipyard

Abstract: The aim of this study to determine the service quality perceptions of the individuals whom receiving service from Kocaeli Gölcük Shipyard Data Processing Center (TEBIM) and the effect of this perception on the TEBIM’s performance. SERVPERF model was used as service quality measurement. The sample of the study is 161 out of 230 persons who served face to face from TEBİM in March 2015. In the analysis of the data, descriptive statistical methods, correlation and regression analysis were used. According to the results of the correlation analysis, there are positive and significant relationships between the dimensions of the SERVEPERF and the customers’ attitudes towards getting service again from TEBIM, the general service quality of the TEBIM, and satisfaction with TEBIM’s services. In addition, the tangibility dimension has positive effect on the perception of the general service quality of the TEBİM; tangibility and responsiveness dimensions have positive effect on the customers’ attitudes towards getting service again from TEBIM and satisfaction with TEBIM’s services. According to these findings regulations to improve the quality of service of TEBIM could affect the performance of TEBIM positively.

Keywords: Service quality, SERVPERF, TEBIM.

Sağlık Haberlerine Yönelik Yetişkin Tutumlarının Araştırılması

Öz: Bu araştırmanın amacı, yetişkinlerin kitle iletişim araçları yoluyla verilen sağlık eğitimi haberlerine yönelik tutumlarının belirlenmesidir. Araştırma tarama modeline uygun olarak Nisan 2017’de Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde araştırmaya katılmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 208 poliklinik hastası üzerinde uygulanmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Akgün (2014) tarafından geliştirilen “Yetişkinlerin Kitle İletişim Araçlarıyla Verilen Sağlık Haberlerini Değerlendirme Anketi” ve “Kitle İletişim Araçlarıyla Verilen Sağlık Haberlerine Yönelik Tutum Ölçeği” kullanılmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler ve fark istatistikleri kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgulara göre yetişkinlerin kitle iletişim araçlarıyla verilen sağlık eğitimi haberlerine yönelik gerçekçi bulma, önemli bulma ve genel tutumları orta düzeydedir. Yetişkinlerin sağlık eğitimi ihtiyaçlarını gidermede kitle iletişim araçlarını kullanma sıklığı arttıkça, kitle iletişim araçlarıyla verilen sağlık eğitimi haberlerini gerçekçi ve önemli bulma tutumları artmaktadır. Yetişkinlerin sağlık eğitiminde kullanılan kitle iletişim araçlarına güven düzeyi arttıkça kitle iletişim araçlarıyla verilen sağlık eğitimi haberlerini gerçekçi ve önemli bulma tutumları artmaktadır.

Anahtar kelimeler: Yetişkin eğitimi, Sağlık eğitimi, Sağlık haberi, Kitle iletişim aracı.

Investigation of Adult Attitudes Towards Health News

Abstract: The aim of this research is to determine the attitudes of adults towards health education news delivered via mass media. The study was conducted on 208 outpatients who voluntarily participated in the research hospital in Kocaeli University Medical Faculty Hospital in April 2017 in accordance with the screening model. As a means of collecting data in the research, “Adults’ Health Questionnaire Survey” and “Attitude Scale Towards Health News Given by Mass Media” developed by Akgün (2014) were used. Descriptive statistics and difference statistics were used in the analysis of the data. According to findings from the research, realistic finding, important finding and general attitudes towards health education news delivered by mass media are moderate. As the frequency of using the mass media increases as adults are getting away from their health education needs, the attitude of finding realistic and important health education news delivered by mass media is increasing. As the level of confidence in the mass media used in the health education of adults increases, the attitude of finding realistic and important health education news delivered by mass media is increasing.

Keywords: Adult education, Health education, Health news, Mass media.

ILO: Grev Hakkına İlişkin Kriz

Öz: Bu çalışmanın amacı, 2012 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü Konferansındaki işveren grubunun grev hakkı ile ilgili yaptığı sert itirazların Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) bağlamında bir krize yol açıp açmadığının incelenmesidir. ILO ve denetim mekanizmaları aracılığı ile oluşturulan içtihatlar bağlamında 60 yıl boyunca grev hakkına, örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olarak yer verilerek, toplu sözleşme, sendika hakkı ve grev hakkı bir bütün olarak düşünülmüştür. Bu içtihatların, grev hakkının uluslararası alanda tanınmasına olan katkısı fazladır. Bu durum ta ki 2012 yılındaki ILO Konferansı’na kadar devam etmiştir. İşveren grubundan ciddi bir itiraz ile birlikte grev hakkı ile ilgili ILO’da bir kriz olup olmadığı sorusu gündeme gelmeye başlamıştır. Bu durum ILO’nun denetim mekanizmasının etkinliğinin sorgulanmasına neden olurken aynı zamanda ILO’nun denetim organları içindeki eşgüdümün de eleştirilmesine yol açmıştır.

Anahtar kelimeler: Grev hakkı, Örgütlenme özgürlüğü, Uluslararası Çalışma Örgütü, ILO krizi, Sendika özgürlüğü.

ILO: Crisis in Terms of Right to Strike

Abstract: The purpose of this study is to examine whether the rigid objections made by the employers’ group at the International Labor Organization Conference in 2012 on the right to strike led to a crisis the context of the International Labor Organization. For sixty years in the context of jurispurudence of ILO’s superbody mechanicsm when it is thought that right to strike has been included as a part of freedom of association and at the same time, the right to collective bargaining, trade union rights and right to strike has been considered as a whole. This situation continued until 2012 ILO Conference. With a serious objection from the employers’ group, the question of whether there was a crisis in the ILO regarding the right to strike began to come to the fore. This led to the questioning of the effectiveness of the ILO’s superbody mechanism and at the same time the ILO’s criticism of its coordination within its supervisory bodies.

Keywords: Right to strike, Right to organise, ILO, Crisis of ILO, Freedom of Trade Union Rights.

Vejetaryen Olmayı Seçmek

Öz: Koreli yazar Han Kang Vejetaryen isimli romanına kadın kahraman Yonğhe’nin vejetaryen olmaya karar vermesi ile başlar. Bu kararı onu ve çevresindekileri de etkileyecek bir karardır. En başta sadece yemek seçimleriyle ilgili görünen bu durum, önce kahramanın ailesi ile ilişkilerini etkiler. Daha sonra ise Yonğhe, yemek yemeyi tamamen reddederek kendi kimliği ile ilgili bir karar verir. Oldukça basit gibi görünen yemek yemeyi seçmesi ya da yememeyi seçmesi onun kendini yok etmesine kadar giden süreci de anlatır. Yazar, romanda kadın kahramanın yemek seçimleri üzerinden yemeğin toplumsal cinsiyet rolleri ile olan ilişkisini sorgular. Romanda et yemek erkek egemen düzenin bir metaforudur. Yonğhe de önce et yemeyi reddederek sonra da bedenine alacağı bütün besinleri reddederek sisteme kendi bedeniyle karşı gelir. Böylelikle yemek yeme eyleminin ve seçimlerinin kimlikle olan ilişkisi de anlatılır.

Anahtar kelimeler: Vejetaryenlik, Et yemek, Toplumsal cinsiyet rolleri, Kadın bedeni.

Choosing to be Vegetarian

Abstract: Han Kang’s novel Vegetarian is the story of a woman heroine who refuses to eat meat and choses to be a vegetarian in medias res. This choice of her would be affecting not only her but also the people beside her. This situation at first seems like a personal choice. However the outcomes would also be affecting her relationship with her family as well. As the novel progresses, she who refuses to eat anything which would lead to her destruction. The novel questions the relationship between food consumption, food choices and gender roles. Meat consumption is regarded as a metaphor of the patriarchal system throughout the novel. Therefore, the woman heroine Yonğhe refuses the system and challenges with her own body. This way the novel analyses the act of eating and choosing food and its relation with identity.

Keywords: Vegetarianism, Meat consumption, Gender roles, Women’s body.

Kentteki Yabancıların Sosyal Medya Aracılığıyla Bir Araya Gelişi: “Muğla İtiraf” adlı Facebook Sayfası Üzerine Bir Örnek Olay Analizi

Özet: Günümüzün en yaygın iletişim kanallarından biri olan sosyal medya, her gün milyonlarca insanı bir araya getirmektedir. Sosyal medya aracılığıyla, bir araya gelen “yabancılar”, yabancı kalarak (kimliğini deşifre etmeden) birbirlerine “ne”yi (hangi mesajı) iletir? Sosyal medya kullanımının insani ilişkiler üzerinde ne gibi bir etkisi var? Bu soruların yanıtını arayan çalışmanın, aynı zamanda sosyal medya çalışmalarına katkı sağlama amacı da bulunmaktadır. Bu bağlamda çalışma için seçilen örneklem, facebook sitesinde yer alarak 2013 yılından günümüze dek aktif olarak kullanılan ve 3 Kasım 2014’te 15.094 takipçisi bulunan “Muğla İtiraf” isimli sayfadır. Çalışmada, belirtilen tarihler arasında, sayfada paylaşılan gönderiler incelenmiş ve paylaşım yoğunluklarına göre kategorileştirilmiştir. Buna göre en yoğun paylaşımlar, şikayet, beklenti ve deşifre odaklı olmuştur. Çalışmanın teorik çerçevesini ise Zygmunt Baumann’ın insani ilişkiler yaklaşımı ve Huizinga’nın oyun teorisi oluşturmuştur.

Anahtar kelimeler: İtiraf, Sosyal Medya, Sahte Karşılaşma, Facebook, Oyun Teorisi.

Strangers in the City Coming Together through Social Media: A Case Study Analysis on “Muğla Confession” Facebook Page

Abstract: Social media, one of the most widespread communication channels of today, brings together millions of people every day. What (which message) do the strangers who come together through social media convey to each other by remaining stranger (without revealing their identity)? What kind of impacts do social media usage have on people’s lives? The study seeks answers to this question and it aims to make contribution to social media studies. In this context the sample chosen for the study is the “Muğla Confessions” page which is active since 2013 on Facebook site and has 15.094 followers on the 3rd of November, 2014. In the paper the messages shared on the page between the given dates has been examined and categorised according to their sharing traffic. Accordingly the most frequent sharings are complaints, expectation and decipher. Theoretical framework of the study is provided by Zygmunt Baumann’s humane relations theory and Huizinga’s game theory.

Keywords: Confession, Social media, Fake encounter, Facebook, Game theory.

Basın ve Basın Dışı Kuruluşların Görüş ve Eleştirileri Işığında Yeni Basın Kanunu

Özet: Amacı basın özgürlüğünü ve bu özgürlüğün kullanımını düzenlemek olan 5187 sayılı yeni Basın Kanunu TBMM genel kurulunda görüşülüp, 9 Haziran 2004 tarihinde kabul edilmiştir. Bu makalede basın ve basın dışındaki örgüt ve kuruluşların görüş ve eleştirileri ışığında yeni Basın Kanunu irdelenmiştir.

Anahtar kelimeler: Basın Kanunu, Basın Özgürlüğü, Basın Kuruluşları, Türkiye.

An Evaluation of Recent Press Law in the Light of the Views and Criticisms of the Press and Other Professional Organizations

Abstract: The new Press Law no. 5187 which aimed at regulating freedom of press and its employment was discussed and adopted in the general board of TGNA on 9th June,2004. In this article the new Press Law has been examined in line with the views and criticisms of press as well as non-press organisations.

Keywords: Press Law, Freedom of press, Press organizations, Turkey.

Cumhuriyet Tarihi Üzerine Kısa Bir Dönemlendirme Denemesi

Özet: Türkiye Cumhuriyeti tarihi, bir asra yaklaşan geçmişiyle oldukça keskin dönüşümlerin gözlendiği bir süreci ifade ediyor. Bu dönüşümlerin içeride ve dışarıdaki hangi değişimler ekseninde meydana geldiği konusunda, nesnel araştırmaların yapıldığı bilinmekle birlikte; son tahlilde, cumhuriyet tarihinde olan bitenleri ileri-geri; devrimci-karşı devrimci şeklindeki öznel değerlendirmelerin belirlediği de söylenebilir. Geçmişte, nelerin olup bittiğine dair çoğu anlatımın, örtülü de olsa bu zaafla malul olduğu söylenebilir; bu çerçevede, tarihin bilimden ziyade, ideoloji olduğuna ilişkin tezler üzerinde düşünmek gerekiyor. Tarihin bilim olduğu kabul edilse bile, güçlünün kaleminden okunduğu, bu nedenle bilimlerin en Darwinist’i olduğu tezi, ihmal edilebilir gibi gözükmüyor. Bu çalışmada, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ana hatları üzerinden kuşbakışı bir gözlem deneniyor; ek okumalar öneriliyor. Son doksan beş yılda nelerin olup, nelerin bittiğine ilişkin kimi zaman alternatif bir perspektiften bakılmaya çalışılıyor.

Anahtar kelimeler: Cumhuriyet, Tarih, Dönemlendirme.

A Short Essay on Periodization of History of Republic

Abstract: History of the Turkish Republic expresses a period with considerably sharp transformations with its past which almost reaches one century. It is known that objective studies have been made on the axises on which these transformations took place at home and abroad; nevertheless, in the last analysis, it can be claimed that the occurrences in republican history are determined by subjective evaluations such as forward-backward, revolutionary-counter revolutionary etc. It can be said that most narrations as to what happened in the past suffer from this weakness albeit implicitly; within this framework, the thesis that history is more an ideology than a science should be contemplated. Even if it is accepted that history is science, it is hardly negligible that it is read from the pen of the mighty, for which reason it is the most Darwinist of all sciences. In this paper an attempt is made to provide and overview of republican history through its main lines; and additional reading is recommended. This is an attempt to sometimes see through an alternative perspective what happened in the last ninety five years.

Keywords: Republic, History, Periodization.

Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi

Birleşmiş 1 Mart 1980 tarihinde imzaya açılan ve 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe giren “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi TBMM tarafından 11.06.1985 tarih ve 3232 sayılı Kanunla uygun bulunmuş, Bakanlar Kurulunca 24.07.1985 tarihinde 85/9722 sayılı kararla onaylanmış ve 14 Ekim 1985 tarih ve 18898 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Başlangıç
Bu Sözleşmeye Taraf Devletler,
Birleşmiş Milletler Şartı’nın temel insan haklarına, insanlık onuru ve insanın değeri ile erkeklerin ve kadınların haklar bakımından eşitliğine olan inancını yeniden teyit ettiğini kaydederek,
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ayrımcılığın kabul edilemezliği prensibini teyit ettiğini ve bütün insanların onurları ve hakları bakımından eşit ve özgür doğduklarını ve herkesin cinsiyete dayanan ayrım da dahil, bu Bildiri’de yer alan hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmaksızın haklara ve özgürlüklere sahip olduklarını ilan etmiş olmasını kaydederek,
İnsan Haklarına dair Uluslararası Sözleşmelere Taraf olan Devletlerin, erkeklere ve kadınlara ekonomik, sosyal, kültürel, kişisel ve siyasal haklardan yararlanmaları konusunda eşit haklar sağlama yükümlülüğü altında bulunduğunu kaydederek,
Birleşmiş Milletler ve onun uzman kuruluşlarının gözetiminde meydana getirilen uluslararası Sözleşmelerin erkekler ve kadınlar arasında hak eşitliği sağlamaya çalıştığını dikkate alarak,
Birleşmiş Milletler ve onun uzman kuruluşları tarafından kabul edilen kararların, bildirilerin ve tavsiye kararlarının erkekler ve kadınlar arasında hak eşitliği sağlamaya çalıştığını kaydederek,
Ancak bu gibi çeşitli belgelere rağmen, kadınlara karşı ayrımcılığın yaygın bir şekilde devam etmesinden kaygı duyarak,
Kadınlara karşı ayrımcılığın hak eşitliği ve insanlık onuruna saygı prensiplerini ihlal etmesinin, kadınların erkeklerle eşit bir biçimde ülkenin siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamına katılmalarına bir engel oluşturduğunu, toplumun ve ailenin refah düzeyinin artmasına mani olduğunu ve ülkelerinin ve insanlığın hizmetinde bulunan kadınların yeteneklerini tam olarak geliştirmelerini daha da güçleştirdiğini akılda tutarak,
Yoksulluk içinde bulunan kadınların yiyecek, sağlık, eğitim, öğretim ve iş imkanları ile diğer ihtiyaçlarını karşılamada yeterli imkanı bulamamalarından kaygı duyarak,
Hakkaniyet ve adalet esaslarına dayanan yeni uluslararası ekonomik düzenin, erkekler ile kadınlar arasında eşitliğin sağlanmasına doğru önemli ölçüde katkıda bulunacağına inanarak,
Apartheid’in, her türlü ırkçılığın, ırkçı ayrımcılığının, koloniciliğin, yeni koloniciliğin, saldırganlığın, yabancı işgalinin, bir Devlet üzerinde egemenlik kurmanın ve iç işlerine karışmanın ortadan kaldırılmasının, erkeklerin ve kadınların haklardan tam olarak yararlanmaları için esas olduğunu vurgulayarak,
Uluslararası barış ve güvenliğin güçlendirilmesinin, uluslararası gerilimin giderilmesinin, sosyal ve ekonomik sistemleri ne olursa olsun bütün Devletler arasında karşılıklı işbirliği yapılmasının, genel ve tam bir silahsızlanmaya gidilmesinin, özellikle sıkı ve etkili bir uluslararası kontrol altında nükleer silahsızlanmanın, ülkeler arasında adalet, eşitlik ve karşılıklı menfaat prensiplerinin kabul edilmesinin ve yabancı ve koloni hakimiyeti ve yabancı işgali altındaki halkların self-determinasyon ve bağımsızlık haklarını tanımakla beraber ulusal egemenliğe ve ülke bütünlüğüne saygı göstermenin, toplumsal ilerlemeyi ve gelişmeyi sağlayıp bunun sonucu olarak erkekler ile kadınlar arasında tam bir eşitliğe ulaşılmasına katkıda bulunacağını teyit ederek,
Bir ülkenin bütünüyle gelişmesi, yeryüzündeki refahın artması ve özgürlüğün gerçekleşmesi için, her alanda kadınların erkeklerle aynı şartlar altında eşit bir biçimde katılmaları gerektiğinin farkında olarak,
Ailenin ve toplumun gelişmesine kadının büyük katkısının henüz tam olarak kabul edilmemiş olduğunu, anneliğin toplumsal bakımdan önemi ile her iki eşin aile içindeki ve çocuğun yetiştirilmesindeki rolünü akılda tutarak, ve kadının doğurganlıktaki rolünün ayrımcılık için bir temel sayılamayacağının ve fakat çocuğun yetiştirilmesinde kadın ve erkek ile toplumun bir bütün olarak sorumluluğu paylaşmalarını gerektirdiğinin farkında olarak,
Erkekler ile kadınlar arasında tam bir eşitliğin gerçekleşmesi için erkekler ile birlikte kadınların da toplum ve aile içindeki geleneksel rollerinin değişmesine ihtiyaç bulunduğundan,
Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesi Hakkındaki Bildiri’de yer verilen prensiplerin uygulanmasına ve bu amaçla her türlü ayrımcılığın ve görünümlerinin tasfiye edilmesi için gerekli her türlü tedbiri almaya karar vererek,
Aşağıdaki konularda anlaşmışlardır:

Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women

Adopted and opened for signature, ratification and accession by General Assembly resolution 34/180 of 18 December 1979 entry into force 3 September 1981, in accordance with article 27/1.

Preamble
The States Parties to the present Convention,
Noting that the Charter of the United Nations reaffirms faith in fundamental human rights, in the dignity and worth of the human person and in the equal rights of men and women,
Noting that the Universal Declaration of Human Rights affirms the principle of the inadmissibility of discrimination and proclaims that all human beings are born free and equal in dignity and rights and that everyone is entitled to all the rights and freedoms set forth therein, without distinction of any kind, including distinction based on sex,
Noting that the States Parties to the International Covenants on Human Rights have the obligation to ensure the equal rights of men and women to enjoy all economic, social, cultural, civil and political rights,
Considering the international conventions concluded under the auspices of the United Nations and the specialized agencies promoting equality of rights of men and women,
Noting also the resolutions, declarations and recommendations adopted by the United Nations and the specialized agencies promoting equality of rights of men and women,
Concerned, however, that despite these various instruments extensive discrimination against women continues to exist,
Recalling that discrimination against women violates the principles of equality of rights and respect for human dignity, is an obstacle to the participation of women, on equal terms with men, in the political, social, economic and cultural life of their countries, hampers the growth of the prosperity of society and the family and makes more difficult the full development of the potentialities of women in the service of their countries and of humanity,
Concerned that in situations of poverty women have the least access to food, health, education, training and opportunities for employment and other needs,
Convinced that the establishment of the new international economic order based on equity and justice will contribute significantly towards the promotion of equality between men and women,
Emphasizing that the eradication of apartheid, all forms of racism, racial discrimination, colonialism, neo-colonialism, aggression, foreign occupation and domination and interference in the internal affairs of States is essential to the full enjoyment of the rights of men and women,
Affirming that the strengthening of international peace and security, the relaxation of international tension, mutual co-operation among all States irrespective of their social and economic systems, general and complete disarmament, in particular nuclear disarmament under strict and effective international control, the affirmation of the principles of justice, equality and mutual benefit in relations among countries and the realization of the right of peoples under alien and colonial domination and foreign occupation to self-determination and independence, as well as respect for national sovereignty and territorial integrity, will promote social progress and development and as a consequence will contribute to the attainment of full equality between men and women,
Convinced that the full and complete development of a country, the welfare of the world and the cause of peace require the maximum participation of women on equal terms with men in all fields,
Bearing in mind the great contribution of women to the welfare of the family and to the development of society, so far not fully recognized, the social significance of maternity and the role of both parents in the family and in the upbringing of children, and aware that the role of women in procreation should not be a basis for discrimination but that the upbringing of children requires a sharing of responsibility between men and women and society as a whole,
Aware that a change in the traditional role of men as well as the role of women in society and in the family is needed to achieve full equality between men and women,
Determined to implement the principles set forth in the Declaration on the Elimination of Discrimination against Women and, for that purpose, to adopt the measures required for the elimination of such discrimination in all its forms and manifestations,
Have agreed on the following: