Savunma Tedarik Projelerinde Sapmaların Önlenmesi Maksadıyla Program Yönetimi Yaklaşımının Uygulanabilirliği

Öz: Savunma tedarik süreci, stratejik seviyede birçok paydaşın rol aldığı, sahip olunan en yüksek teknolojinin kullanılarak, yasal ve mali kısıtlar altında arzu edilen savunma yeteneğini sağlamayı hedefleyen girişimleri barındırmaktadır. Söz konusu girişimlerin karmaşıklığının ve sayılarının artması ve birbirleriyle entegre geliştirilme zorunluluğu, savunma projelerinde sapmalara yol açmaktadır. Makalede, savunma planlama süreci özelinde savunma projelerinde görülen sapmalar kısaca tartışıldıktan sonra, birden fazla karmaşık projenin ortak fayda gözeterek yönetilmesi olarak özetlenebilecek Program Yönetimi yaklaşımı incelenmiştir. Program yönetimine ilişkin farkındalık seviyesinin değerlendirilmesi ve savunma program yönetimiyle ilgili çıkarımlarda bulunulması maksadıyla Türkiye’de proje yönetiminde görevli profesyonellerle “derinlemesine görüşme metodu” kullanılarak yüzyüze görüşmeler gerçekleştirilmiş ve savunma kaynaklarının daha organize bir biçimde yönetilmesi düşüncesinden hareketle program yönetimi konseptini esas alan bir “alternatif yönetim modeli” önerilmiştir. Sonuç bölümünde, yapılan araştırma ve görüşmeler ışığında önerilen modelin ve program yönetimi yaklaşımının uygulanabilmesine yönelik çıkarımlar yapılmıştır.

Anahtar kelimeler: Savunma sanayii, Savunma tedariki, Planlama ve yönetim modeli, Proje yönetimi, Tedarik sapmaları, İnsan kaynakları.

The Applicability of Program Management Approach in the Defense Acquisition Projects in Order to Avoid Deviations

Abstract: Defense acquisition process contains initiatives aiming to maintain defense capabilities needed, by making use of the most sophisticated technologies under legal and financial constraints. Increasing number and complexity of those initiatives and also the necessity of developing them integratedly causes defense projects to deviate to a certain extent. In this study, following a brief discussion on the deviations of defense projects in terms of defense planning process, Program Management Approach, which may be defined briefly as managing a number of complicated projects for deriving common interests has been introduced. Following that, an alternative governance model which is based on the program management concept has been proposed, in order to manage defense resources in a more organized way. As a consequence, a number of inferences about the applicability of program management approach have been made in consideration of this research and interviews.

Keywords: Defense industry, Defense acquisition, Planning management model, Project management, Human resource.

Rusya’nın Kürdoloji Çalışmaları (1787-1947)

Öz: Kafkaslar üzerinden Akdeniz’e inme planında Rusya karşısında Osman ve İran devletlerini bulmuş ancak karışık bir etnik yapıya sahip bu iki güçlü devletin içerisinde ilerlemek için etnik topluluklarla ilişki içerisine girmeyi uygun görmüştür. Bu sebeple Rusya hedef yolu üzerinde bulunan Kürtleri tanıma ve inceleme sürecini başlatmıştır. Kürtlerin dilini öğrenmekle başlayan bu tanıma süreci zamanla Rusları, Kürt edebiyatı oluşturmaya kadar götürmüştür. Rusya bu çalışmaları diğer Avrupa ülkelerinin kürdoloji çalışmalarının aksine tek elden bilimler akademisi ile yürütmüştür. Bu konuyla ilgili kendi araştırmalarını yapan sivil araştırmacılar olduğu gibi Rusya bölgedeki konsolosluk görevlileri ve askeri personelden Kürtlerle ilgili çalışmalar yapılması istenmiştir. Rusya kürdoloji alanındaki çalışmaları günümüze kadar devam ettirmiş ve kendisini bu alanda sürekli geliştirmiştir. Bu çalışmada Rusya’nın kürdoloji konusundaki faaliyetleri ve Rus bilim adamları, askeri görevliler, diplomatların yayımladıkları belli başlı çalışmalar ve raporlar hakkında bilgi verilmesi amaçlanmaktadır.

Anahtar kelimeler: Rusya, Şarkiyatçılık, Kürdoloji, Kürtler, Kafkasya.

Russia’s Kurdology Studies (1787-1947)

Abstract: This Ottoman Empire and Iran were in the region against to Russia which aimed to reach the Mediterranean area over Caucasus. Russia tried to progress by building close relationships with the existing ethnic nations so as to go into the borders of the both states which had a mixed ethnic structure. Therefore, Russia wanted to know Kurd nation which exists on the targeted way. This identification period which started with learning Kurdish language enables Russians to make considerable contributions to the Kurdish literature. In this relation, the institutions were established and some efforts were initiated with the name of Kurdology. Russia, in contrast to the Kurdology works of the other European countries, carried out the relevant studies under the umbrella of Academy of Sciences. The consulate and the military personals along with the civic researchers were asked for making investigations related to Kurds with the commands of Russia. The efforts started in the Russia about the Kurdology field have got continued until now, firstly by Soviet Russia, then by Russian Federation; in this way, Russia have made a lot of progress on this area. The current study examines specifically the activities of Russia regarding the Kurdology subject.

Keywords: Russia, Orientalism, Kurdology, Kurds, Caucassus.

XVII-XIX. Yüzyıllarda Osmanlı Dönemi Konut Mimarisinde İç Mekân Tavan Süslemelerine Genel Bir Bakış

Öz: Osmanlı Mimarisi, XIV. yüzyıldan XX. yüzyıl başlarına kadar uzanan geniş bir sürece yayılmaktadır. Türkiye Selçuklularını takiben gelen Osmanlı; Erken-Olgun (Klasik) ve Batılılaşma dönemi olmak üzere yüzyılları kapsayan zengin mimari eserler ortaya koymuştur. Mimari yapılarında sadece dış cephelerine değil iç mekân kurgusuna da önem veren Osmanlı Devleti, mimari yapılarını çeşitli malzeme ve teknikler kullanarak bezemelerle süslemiştir. Makalede, Erken-Olgun (Klasik) ve Batılılaşma dönemi ile Osmanlı sivil mimarlık unsurlarından konut mimarisi iç mekân dekorları yönünden tarihsel bir perspektifte incelenmekte olup, XVII.-XIX. yüzyıllara tarihlenen eserlerin iç mekân tasarımlarında tavan bezeme özellikleri ele alınmıştır. Çalışma kapsamında, mimari yapıların iç mekân tasarımlarındaki tavan düzenlemelerine yer verilmiş ve Köprülü Yalısı, Latifoğlu Konağı, Birgi Çakıroğlu Konağı ve Kavafyan Evi incelenmiştir. Bu incelemede, makale kapsamında ele alınmış olan Osmanlı konut mimarisinin iç mekân kurgusunda daha önceki yüzyıllarda uygulanmış, bilinirliği, kaydı ve ulaşılabilirliği olan tavan düzenlemeleri göz önünde bulundurulmuştur.

Anahtar kelimeler: XVII-XIX. Yüzyıl Osmanlı konut mimarisi, İç mekân tasarımı, Türk sanat tarihi, Bezeme, Tavan dekorasyon.

A General Overview of Ceiling Decoration in the Interior Design in XVII-XIX. Ottoman Period Residential Architecture

Abstract: Apart Ottoman Architecture spreads over a long period from the XIV. century to the beginning of the XX. century. The Seljuks of Turkey followed by Ottomans revealed superb architectural works in Early-Mature (Classic) and Late period which covers centuries. The Ottoman Empire, which attaches importance not only the exterior facades but also the interior design of the architectural structures, adorned by using various materials and techniques. In the article, early-classical period and westernization period with residential architecture from elements of Ottoman civil architecture are examined in terms of the ceiling decoration characteristics of interior design of civil architectural structures dated to XVII.-XIX. centuries are presented. The study includes ceiling decorations and investigates which is the important part of interior design of architectural spaces and evaluates Köprülü Yalısı, Latifoğlu Mansion, Birgi Çakıroğlu Mansion and Kavafyan House. In this investigation, the ceiling decorations of interior design that have been implemented in previous centuries, known, had a record and accessible, have been taken into consideration from the scope of the interior design of the Ottoman residential architecture.

Keywords: XVII-XIX. Ottoman residential architecture, Interior design, Turkish art history, Adornment, Ceiling decoration.

Dijital PR ve İtibar Yönetimi Açısından Sosyal Medyada Kriz Yönetiminde Bir Vaka İncelemesi: “Üsküdar Belediyesi – Kedi Evi” Projesi

Öz: Gelişen iletişim, teknolojilerle beraber markaların halkla ilişkiler araçları ve itibar yönetim şekillerini değiştirmiştir. Web 2.0 ile interaktif hale gelen kitleleri ikna etmek ya da duygusal bağ kurmak artık iletişimcilerin ana görevi olmuştur. İnsanlar artık özel ya da kamu kurumlarının ne söyledikleriyle değil, ne yaptıklarıyla ilgilenmektedir. Bu bağlamda 10 Ocak 2017 tarihinde Üsküdar’da bir apartmanın girişinde iki komşunun kedi yüzünden tartışmaları sosyal medya sayesinde iki saat içerisinde sosyal medyanın topik konusu ve kitle iletişim araçlarında ana haber olarak tüm Türkiye’ye duyurulmuştur. Bu krizi monitoring ile takip eden Üsküdar Belediyesi, krizi kendisi için itibar arttıran bir vakaya çevirmiştir. 2-3 saat içerisinde soruna çözüm getirmiş, bunu da tekrar sosyal medyada yayarak alkışlanan bir çalışmaya dönüştürmüştür. Bu vaka çözümünde, belediyenin sosyal medya yönetimini uygulayan ajans yöneticisi ile soru-cevap şeklinde vaka incelenmiştir. Bu röportaj ile sosyal medya krizini ve itibar yönetimini nasıl yönettikleri adım adım aktarılmıştır.

Anahtar kelimeler: Sosyal medya kriz yönetimi, Dijital PR, İtibar yönetimi..

Digital PR and Reputation Management: Analysis of “Üsküdar Municipality – Cat House” as one of the Contemporary Examples in Crisis Communication

Abstract: Developments in communication has changed the tools of public relations and methods of reputation management of brands. Persuading the masses or establishing an emotional connection with them has become an interactive task with Web 2.0 technologies, and this has become the main duty of communication professionals. Firms can give the correct answers to the demands of the speedily changing target group and continue their existence in competition only in this manner. Brand communication and public relations are now receiving the value they deserve. In this article changing nature of communication in PR and reputation management is discussed and the case “Üsküdar Municipality – Cat House” Project as an example of crisis communication is analyzed. It is reviewed how the municipality has managed a crisis -stemmed from a dsipute over cat breeding between two people living in the same street and apartment- by turning that crisis into an apparatus for increasing the reputation of the municipality.

Keywords: Social media crisis management, Digital PR, Reputation management.

Popüler Kültür, Politika ve Din: Prime-Time ya da Selfie Dindarlığı

Öz: Bu Popüler kültürü tanımlaması açısından anlamlı olan prime-time (altın saatler) ve selfie (özçekim) bağlamında, daha çok Türkiye örneğinde, dinin kitle iletişim mecralarındaki ve politik alandaki görünürlüğünü teorik bir değerlendirme vasıtasıyla ele alan bu çalışma; (a) televizyon ekranlarında artan dindarlaşmanın sosyo-politik nedenlerini, (b) popüler kültür ve reyting (izlenme oranı) öğesi olarak din unsurunun etiğini, (c) kamusal alanda sıklıkla kullanılan dini sembol ve söylemin davranışsal boyutunu ve (d) “sosyal medya dindarlığı” olarak nitelendirilebilecek mobil iletişimdeki dindarlık biçimlerini analiz etmeyi amaçlamaktadır. Çalışmanın ilk sonuçları ve çözümlemeler, dini sembol ve söylemin, politik arena ve medya (yeni ve geleneksel) mecralarında bir gösteri unsuru olarak kullanıldığını ve dinin popüler kültüre ait tüketilen bir öğeye dönüştüğüne işaret etmektedir.

Anahtar kelimeler: Siyaset, Medya, Din, Popüler kültür, Selfie, Prime-time dindarlığı.

Popular Culture, Politics and Religion: Prime-Time or Selfie Religiosity

Abstract: This study, mostly in Turkish context, handling the religious scenes in mass communication and political sphere within the framework of two meaningful popular culture terms (prime-time and selfie), in theoretical terms and through unstructured observations, aims to analyse (a) the socio-political reasons of increasing religiosity on television screens, (b) the ethics of religious coverage as a popular culture or rating entry, (c) the behavioural dimension of religious symbol or discourse that are much-applied in the public sphere and (d) the forms of devotedness in mobile technologies which can be called as social media religiosity. The preliminary outcomes and the analysis of the article suggest that religious symbols and discourse have been used as a show-business in political arena and media courses (new and traditional) and that religion has changed into a consumption item belonged to popular culture.

Keywords: Politics, Media, Religion, Popular culture, Selfie, Prime-time religiosity.

Türkiye’de Medya Sahipliği Ekseninde Mülkiyet Yapılarındaki Değişimin Kronolojik Analizi (1950-2010)

Öz: Medya sektörünün diğer sektörlerden farklı toplumsal dışsallığı, mülkiyet yapısı ve ilişkilerini önemli kılar. Medyanın düşünsel üretimi toplumsal rıza üretiminde ve kültürel gelişmişlik düzeyinde belirleyicidir. Dolayısıyla toplumsal değişim süreçleri arka planında medyanın mülkiyet yapılarındaki değişim süreçleri incelemek, bu alandaki toplumsal çalışmalar için önemli veriler sağlayabilir. Türkiye’de medya sahipliğinin kronolojik sürecinin ele alındığı bu çalışmada 1950’lerden 2010’lara mülkiyet yapılarındaki değişim, farklı alanlardaki sermayenin medya alanına ilgisinin artma süreci ve ekonomik, siyasi ve toplumsal gelişmelerle evrilen medya sektörü ele alınmıştır. Medya sektörünün değişim süreçlerinde, dünyada gelişen iletişim teknolojileriyle artan yatırım maliyetleri, ülkenin ekonomik koşullarındaki ve politikalarındaki değişimler, medyanın yaygınlığının ve dolayısıyla etki alanının genişlemesi belirleyici olmuştur. Aynı zamanda farklı dönemlerde iktidarların medya ile kurduğu ilişkiler, yönlendirmeler de medya sektörünün kompozisyonunda belirleyicidir. Çalışmanın sınırlandığı dönemler içinde medya sahipliğindeki değişimler kronolojik dizin halinde derlenmiş ve farklı çalışmalara da referans olabilecek bir takip sistemi amaçlanmıştır.

Anahtar kelimeler: Medya sahipliği, Medya mülkiyeti, Medya tarihi.

A Chronological Analysis of the Change in the Ownership Structure of Media in Turkey (1950-2010)

Abstract: Apart from other sectors, social externality of the media industry makes the property of media structure and relations important. The intellectual production of the media is decisive in the construction of social consent and the level of cultural development. In the light of the social dynamics, considering the change in the ownership structure of the media provides important information for social studies in this field. This study deals with the chronological course of the media ownership from 1950 to 2010 in Turkey, and discusses other sectors’ increasing interest in the media capital. The acceleration of the investment costs due to emerging new communication technologies in the world and the changes in the economic conditions and policies of the country have played an influential role in the radical changes. Hence, established relations between governments and media in various periods have profoundly affected the composition of the media. By compiling the changes in media ownership chronologically, the paper meanwhile aims to provide a reference point for other studies.

Keywords: Media ownership, Turkish media history.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Kızıltepe’deki Agro-Pastoral Topluluklar Üzerine Bir Antrozoolojik İnceleme

Öz: İnsanlar varoluştan beri dünyada diğer hayvanlarla karmaşık ilişkiler kurup yaşamaktadır. Bu karşılıklı ilişkiler, hayvanların evcilleştirilmesinin ardından yoğunlaşmıştır. Güneydoğu Anadolu bölgesi, koyun, keçi, sığır ve domuzun ilk evcilleştirildiği önemli bölgelerden birisidir. Bunun yanı sıra, sosyo-kültürel açıdan evcil sürüler de bölgede bugüne kadar temel bir yer tutmaktadır. Bu nedenle, Güneydoğu Anadolu bölgesi pastoral çalışmalar ve insan-hayvan ilişkileri çalışmaları için ideal bir yer olarak kabul edilmektedir. Kızıltepe’deki pastoral toplumlarda yapılan saha çalışması ve vaka araştırmaların sonucunda insan ve evcil sürü hayvanları arasındaki ilişkilerin yanı sıra, bu araştırma bireyleri kendi türlerinde olduğu gibi ayırt edebilen ve tanıyabilen belirli koyun, keçi ve sığırların olduğunu tespit etmektedir. Kızıltepe’deki toplumlar için sürü hayvanları besin açısından protein kaynağı ve sosyal statü olarak da zenginlik kaynağı olarak kullanılmaktadır. Buna ek olarak kentteki ev hayvanları da insanlara karşı derin sevgiye ve duygusal bağlara sahiptir. Öte yandan, bazı çağdaş araştırmalarda odaklanılanın aksine, Kızıltepe’deki çocuk-hayvan ilişkisi içinde herhangi bir cinsiyet veya kardeşlik etkisi gözlemlenmemektedir. Genel gözlemlerimiz ve bulgularımız, aynı zamanda, Güneydoğu Anadolu bölgesinde insan ve sürü hayvanları arasındaki karmaşık ilişkiler nedeniyle teşvik edilen bazı somut olmayan kültürel faktörleri de göstermektedir.

Anahtar kelimeler: Antrozooloji, İnsan-hayvan ilişkisi, Pastoralizm, Güneydoğu Anadolu, Kızıltepe.

Anthrozoological Study on the Agro-Pastoral Societies of Kızıltepe, Southeast Anatolia

Abstract: Since the origin, humans have been depended and formed mixtures of complex relationships with nonhuman animals. These mutualistic relationships eventually intensified following the animal domestication. Southeast Anatolia is one of the important regions where the first domestication of sheep, goat, cattle, and pig occurred as well as domestic herds have been fundamental in every socio-cultural aspect in the region until today. Therefore, Southeast Anatolia has been an ideal place for pastoral and anthrozoological study. Through fieldworks and exploratory case studies in agro-pastoral societies in Kızıltepe, we found certain sheep, goats, and cattle are capable of distinguishing and recognizing human and other cross-species individuals as like they do in their own species. Alongside of providing protein, wealth and social status, herd animals in Kızıltepe also possess deep affection and emotional bonds with human individuals as like as pets in urban societies. On the other hand, we do not observe any gender or sibling effect in children-animal bond which was focused in some contemporary studies. Our overall observations and findings also demonstrate some intangible culture cores in Southeast Anatolia which is promoted mainly by the complex relationships between human and their domestic herds.

Keywords: Anthrozoology, Human-animal bond, Pastoralism, Southeast Anatolia, Kızıltepe.

Hepimiz Peyami Safa’nın Sözde Kızlar’ından Çıktık

Öz: Makale Yeşilçam filmleri olarak da bilinen melodramların genellikle yoksul, köylü ve geleneksel bir kadın ile batılılaşmış, şehirli ve zengin erkek arasındaki aşk hikayeleri bağlamında ele aldığı gelenek ile modernlik, doğu ile batı, alaturka ile alafranga karşıtlığına karşı ikircikli tutumunu inceliyor. İkircikli tutumun doğulu ve batılıyı –doğulu ve geleneksel bir ruha ve batılı ve modern bir bedene sahip- tek bir kişide (toplumda) dengeleme arzusundan kaynaklanmaktadır. Bu filmlerdeki karşıt karakterleri, yaşam tarzlarını, değerler ve ahlakı belirlemede kullanılan anlatı, karakter, sembolizm ve göstergelerin Peyami Safa’nın doğu ile batıyı tin ve madde, ruh ve beden ayrımı üzerinden zıt gruplara bölen romanlarını hatırlatıp, çağrıştırdığını savunuyor. Ayrıca ideal kadını gelenek ile modernlik arasında konumlandıran modernleşme projesinin erkekler için de geçerli olduğunu tartışıyor.

Anahtar kelimeler: Yeşilçam, Doğu-Batı, Peyami Safa.

We All Came out of Peyami Safa’s So-Called Girls

Abstract: The article examines the ambivalent attitude of Turkish melodramas, known as Yeşilçam films, towards tradition and modernity, east and west, alaturca and alafranga in the context of love stories between generally a poor, rural and a traditional woman and a westernized, urban and a rich man. The ambivalence arises from the desire to balance the eastern and western in a single person (society) – a person with an eastern and traditional soul and a western and a modern body. It argues that the narrative, characters, symbolisms and signifiers used to identify the binary characters, life styles, values and moralities in these films are reminiscient and evocative of Peyami Safa’s novels which dichotomize east and West in terms of spirit vs. matter, soul vs. body. It futher argues that the modernization Project which positioned the ideal woman between tradition and modernity, was valid for men, too.

Keywords: Yeşilçam, East-West, Peyami Safa.

16 Nisan Referandum Sürecinde Başkanlık Sistemi Tartışmalarının Türk Basınına Yansımaları

Öz: Türkiye’nin siyasal tarihine bakıldığında Özal ile başlayan, Demirel ile devam eden alternatif hükümet sistemi tartışmaları siyasi liderlerin yapmış olduğu açıklamalarla medya gündeminde yerini aldığı görülmektedir. Son olarak Ak Parti Hükümeti döneminde yoğun bir şekilde sürdürülen bu tartışmalarla birlikte 16 Nisan Referandumu’na gidilmiştir. Özellikle başkanlık sistemi gündeminin yaratılmasında haber aktörleri olarak siyasi liderlerin oldukça büyük etkiye sahip oldukları, bununla beraber medya kuruluşlarının haberlerinde benimsemiş oldukları ideolojik yayın çizgisi doğrultusunda haber aktörlerine daha kısıtlı ya da kapsamlı, olumlu ya da olumsuz yer verildiği varsayılmaktadır. Bu kapsamda, gündem belirleme kuramı temelinde 16 Nisan referandumu öncesi, 11 Ekim 2016 -10 Aralık 2016 tarihleri arasında geçen süreçte başkanlık sistemi tartışmalarının Sabah, Hürriyet ve Sözcü gazetelerinin vitrin sayfalarına yansıması nicel ve nitel değerlendirmeyi barındıran içerik analiz yöntemiyle incelenmiştir.

Anahtar kelimeler: Başkanlık sistemi, Gündem belirleme, Referandum.

Reflection of the Presidential System Discussions During April 16 Referendum in Turkish Press

Abstract: From historical point of view on Turkish politics, the discussions of alternative system of government which began with Ozal and extended to Demirel’s tenure, statements made by political leaders have taken place on Media agenda. Finally, intense discussions continued during the period AK Party governement which led to the April 16 referendum. News actors and Political leaders have great influence especially on the creation of the presidential system agenda, as it is assumed that news actors are more restricted or comprehensive, positive or negative in the direction of the ideological publication line they have adopted in news covered by media organizations. In this context, based on Agenda-setting theory, period before the April 16 referendum and between October 11, 2016 and December 10, 2016, on media coverage of the presidential system discussions will be examined by content analysis method which includes qualitative and quantitative evaluation on the first pages of Sabah, Hürriyet and Sözcü newspapers.

Keywords: Presidential system, Agenda setting, Referendum.

Tek Taraflı Birliktelik (Kommensalizm), Karşılıklı Fayda Birlikteliği (Mutualizm) ve Asalaklık (Parazitizm) Üçgeninde İnsan-Doğa İlişkileri

Öz: İnsan dışı doğada, canlılar arasında çeşitli birliktelik türleri mevcuttur. Bu etkileşimlerde, bazen ilişki içerisinde olan tüm canlılar fayda sağlarken kimi zaman ise canlılardan birisinin yarar, diğerinin zarar gördüğü birliktelikler olmaktadır. Tüm bu ilişkilerin genel adına birlikte (simbiyoz) yaşam denilmektedir. Birlikte yaşam tek taraflı birliktelik (kommensalizm), karşılıklı fayda birlikteliği (mutualizm) ve asalaklık (parazitizm) olmak üzere üç farklı şekilde görülmektedir. Bu çalışma insan-doğa ilişkilerini, onto-epistemik manada logos ile tin arasındaki köprüleri kaldırmadan karşılıklı fayda birlikteliği bağlamında yeniden ele almaktadır. Nous-logos diyalektiğini tenden tine yolculuk ekseninde anlamayan kavrayış ekolojik krizin çözümünü, atmosferdeki karbon miktarının azaltılması, az enerji tüketen beyaz eşyalar kullanılması vs. gibi salt mekanik çözümlerde aramaktadır. Hâlbuki bu tarz mekanik, noustan yoksun logos anlayışına dayalı çözüm önerileri, asırlardır süregelen sorunu çözmek yerine, onu daha fazla derinleştirmektedir. Günümüzde insan-doğa ilişkilerinin daha fazla kriz üretmemesi için birlik esasında birliktelik anlayışını hâkim kılmak gerekmektedir. Doğa ancak bu yolla fark edilecek ve ahlâk üzerinden bir iletişim sağlanacaktır.

Anahtar kelimeler: Ekolojik kriz, Etik, İnsan-doğa ilişkileri, Logos, Nous.

Human-Nature Relationships within the Triangle of Commensalism, Mutualism and Parasitism

Abstract: There are various types of symbiotic interactions among living beings in non-human nature. While sometimes these interactions are for the benefit of both organisms in a relationship, sometimes one of the organisms in a relationship suffers. All of these relationships in general, are called symbiosis. Symbiosis is seen in three different ways which are commensalism, mutualism and parasitism. This study readdresses human-nature relationships within the context of mutualism without eliminating the bridges between logos and nous in onto-epistemic respect. The conception which does not understand the nous-logos dialect on the journey from nous to logos axis seeks for a solution to the ecological crisis by means of absolute mechanical solutions such as reducing amount of carbon in the atmosphere, use of home appliances consuming less energy etc. Though, such mechanical solution suggestions based on logos perception which lack nous, deepen the problem lasting for centuries rather than solving it. In our day, it is necessary to make the concept of from oneness to togetherness predominant in order for human-nature relationships not to lead further crisis. When togetherness from oneness or oneness from togetherness is understood, the path of togetherness will be cleared. The other, i.e. the nature will be noticed in this way, and communication through Ethics (moral) will be achieved.

Keywords: Ecological crisis, Ethics, Human-nature relationships, Logos, Nous.