Türkiye’de Sosyal Bilgiler Dersinin Yönelimi Üzerine Bir Değerlendirme

Erol Çiydem / Selahattin Kaymakcı

Öz: Türkiye’de Sosyal Bilgiler adı altında bir ders ilk defa 1953 yılında yayımlanmış olan Öğretmen Okulları ve Köy Enstitüleri Programı içerisinde yer almıştır. 1968 yılından itibaren ilkokullarda, 1973 yılında ise ortaokullarda okutulmaya başlanmıştır. Sosyal bilgiler dersine ilişkin olarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 1953, 1968, 1969, 1990, 1998, 2005, 2015 ve 2018 yıllarında öğretim programı yenileme veya güncelleme çalışmaları yapılmıştır. Başlangıçta tarih, coğrafya ve yurttaşlık bilgisi konularını içeren Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programları zamanla antropoloji, arkeoloji, ekonomi, hukuk, siyaset bilimi, psikoloji ve sosyoloji gibi diğer sosyal bilim disiplinlerini de içeren bir yapıya bürünmüştür. Çok disiplinli yapı takip eden süreçte disiplinlerarası bir hal almaya başlamıştır. Aynı zamanda programların genel yöneliminde de birtakım değişiklikler meydana gelmiştir. Bu çalışmanın amacı geçmişten (1953) günümüze (2020) Sosyal Bilgiler Dersi Öğretim Programlarının eğilimlerini belirlemektir. Çalışmada her bir programın amaç ve açıklamalarındaki eğilimler tespit edilerek Türkiye’de sosyal bilgilerin geleceğinin ne olacağına ilişkin ipuçları elde edilmeye çalışılmıştır.

Anahtar kelimeler: Sosyal bilgiler, Öğretim programı, Eğilim, Türkiye

An Evaluation of the Direction of Social Studies Course in Turkey

Abstract: As a course social studies was involved into the Teacher Schools and Village Institute Program for the first time in 1953. The course was started to be taught in elementary schools in 1968 and in secondary schools in 1973. Regarding the social studies course, the Ministry of National Education has developed or updated the curricula in 1953, 1968, 1969, 1990, 1998, 2005, 2015 and 2018. Initially, the Social Studies Curricula, consisted of history, geography and citizenship subjects, has included social science disciplines such as anthropology, archeology, economics, law, political science, psychology and sociology in time. The multi-disciplinary structure has turned into the interdisciplinary one in the following process. At the same time, some changes have been done in the general direction of the curricula. The aim of this study is to determine the trends of Social Studies Curricula from the past (1953) to the present (2020). In this context, trends in the general goals and explanations of each curriculum were identified and how the future of social studies course will be in Turkey was tried to be predicted.

Keywords: Social studies, Curriculum, Trend, Turkey

Erol Çiydem / Selahattin Kaymakcı
DOI: 10.29224/insanveinsan.818742
Yıl 8, Sayı 27, Kış 2021


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1566 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

21. Yüzyıl Becerileri Perspektifinden Tarih Eğitiminin Yönü

Sibel Yalı

Öz: Bu çalışmada, Kanada, İngiltere, Avustralya ve ABD gibi refah seviyesi yüksek ülkeler ile Türkiye’deki güncel tarih eğitim müfredatlarına 21. yüzyıl becerileri perspektifinden incelenmiş; tarih eğitiminin konjonktüre göre nasıl bir değişim gösterdiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda, 21. yüzyıl becerileri hakkında genel bir çerçeve sunulmuş, sonrasında bu yaklaşımın tarih eğitimindeki yansımaları üzerinde durulmuştur. Çalışmanın son bölümünde çalışmaya konu olan ülkeler ile Türkiye tarih eğitimi pratiklerine yer verilerek bir yorum geliştirilmeye çalışılmıştır. Milenyumla birlikte özellikle refah düzeyi yüksek ülkelerde tarih eğitimi kazanımlarının eleştirel düşünme ve problem çözme becerileri ile ilişkilendirildiği; tarihsel olaylara yaklaşımda çok perspektifliliğin geliştirildiği ve kültürel mirasın ortak yönlerinin takdir edilmesi üzere çalışıldığı görülmektedir. Bu bağlamda Kanada, Avustralya, İngiltere ve Amerika’daki tarih ve sosyal bilgiler dersleri için hazırlanan güncel müfredatlar konu özelinde perspektif vermektedir. Türkiye pratikleri konusunda ise henüz yol alınması gerektiği söylenebilir.

Anahtar kelimeler: Tarih eğitimi, Müfredatlar, Eğitim politikaları, 21. yüzyıl becerileri

Conceptual Direction of History Teaching from the Perspective of 21st Century Skills

Abstract: In this study, current date curriculums – both from Turkey and also from countries with high levels of welfare, such as Canada, UK, Australia, United States – were reviewed from the perspective of the 21st century skills, in order to determine how history education changes according to the conjuncture. In this context, a general framework about 21st century skills was presented, and then the reflections of this approach in history education were emphasized. The last part of the study attempts to develop an interpretation, based on history education practices from Turkey and other countries in scope. By the millennium, especially in countries with high welfare, it is seen that gains from history education is associated with critical thinking and problem solving skills; multi-perspectivity approach to historical events is developed, and efforts are made to appreciate the common aspects of cultural heritage. In this context, current curricula prepared for history and social studies courses in Canada, Australia, England and United States provide a subject-specific perspective. For Turkey, it may be said that there is still a way to be taken in terms of practices.

Keywords: History education, Education policies, 21st Century skills

Sibel Yalı
DOI: 10.29224/insanveinsan.818785
Yıl 7, Sayı 27, Kış 2021


Tam metin / Full text
(Türkçe)

789 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Okul Yöneticilerini Etik İkileme İten Baskı ve Güç Kaynaklarının Okul Kademelerine Göre İncelenmesi

Saffet Karayaman

Öz: Bu çalışmada okul yöneticilerini etik ikileme iten güç kaynaklarını, baskı gruplarını, okul düzeylerine göre belirlemek amaçlanmıştır. Okul müdürleri ve müdür yardımcıları, okul yöneticisi olarak ele alınmıştır. Okullar; İlkokul, Ortaokul ve Lise kademeleri olarak ele alınmıştır. Araştırma nitel bir durum çalışması türünde olup, çoklu durum deseni kullanılmıştır. Çalışmaya kolay ulaşılabilir örnekleme yöntemi ile seçilen elli okul yöneticisi katılmıştır. Katılımcıların kimliklerinin anlaşılmamasına özellikle dikkat edilmiştir. Veriler, standartlaştırılmış açık uçlu sorularla toplanmış ve kategorisel içerik analizi ile incelenmiştir. Toplanan veriler ışığında, okul yöneticilerinin karşılaştıkları etik ikilemlere neden olan güç ve baskı kaynakları yedi grupta toplanmıştır. Tüm kurumlarda en yoğun üç etik ikilem kaynağı olarak; “sendikalar, dernek ve vakıfların beklentileri; üst makamların popülist uygulamaları; üstlerin yetenek ve becerileri” olarak sıralanmıştır. Okul yöneticilerinin karşılaştığı etik ikilemlere neden olan güç kaynaklarının okul türlerine göre farklılaştığı bulunmuş ve farklılaşmanın nedenleri tartışılmıştır. Son bölümde, okul yöneticilerinin etik ihlallerden nasıl uzak durabileceklerine ilişkin önerilerde bulunulmuştur.

Anahtar kelimeler: Okul yöneticileri, Etik ikilem kaynakları, Baskı, Okul kademesi

Investigation of the Sources of Pressure and Power that Put School Administrators in Ethical Dilemma according to School Levels

Abstract: In this study, it was aimed to determine the power sources, pressure groups that push school administrators to ethical dilemma according to school categories. School principals and vice principals are considered as school principals. As school levels, it was handled in Primary, Middle and High School categories. The research is a qualitative case study and multiple case patterns are used. Fifty school administrators, who were selected with the easy accessible sampling method, participated in the study. Particular attention was paid to not identifying the participants’ identities. The data were collected with standardized open-ended questions and analyzed by categorical content analysis. In the light of the data collected, the sources that caused the ethical dilemmas faced by school administrators were gathered in seven groups. As the three most intense source of ethical dilemmas in all institutions; Unions, associations and foundations’ expectations; populist practices of senior authorities; skills and skills of superiors are listed. It was found that the power sources that cause ethical dilemmas faced by school administrators differ according to school types and the reasons for differentiation are discussed. In the last part, inferences are made about how school administrators can avoid ethical violations.

Keywords: School administrators, Ethical dilemma resources, Pressure, School levels

Saffet Karayaman
DOI: 10.29224/insanveinsan.797652
Yıl 7, Sayı 27, Kış 2021


Tam metin / Full text
(Türkçe)

673 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Sürdürülebilirlik, Tüketim ve Medya

Filiz Aydoğan Boschele

Öz: Modern XXI. yüzyılın başlarında dünyanın karşılaştığı en önemli kriz, ekolojik krizdir. Bu krizi önleyecek çarelerden biri ise sürdürülebilirliktir. 2000’lerde ortaya atılan, pek çok makalede özellikle işletme alanının makalelerinde göz kamaştırıcı bir başlık olarak yer alan sürdürülebilirlik kavramı, bu makalenin konusunu teşkil etmektedir. Her ne kadar içerdiği anlam “zararsız”, hatta “yararlı” gibi görünse de, aslında sürdürülebilirliğin tüketim ve medya yoluyla verili toplumsal sistemin kendini yeniden üretecek toplumsal koşulları yarattığı, çevreyi korumaya dönük gibi görünen anlamının ise kapitalizmin bu yönünü mistifiye ettiği ortaya çıkmaktadır. Bu görüşten hareketle bu yazı, sürdürebilirlik nosyonunun ortaya çıkmasına neden olan ve sürdürülebilirliği ortaya çıkaran tüketim ile tüketimde medyanın oynadığı rolü eleştirel bir perspektiften tartışmaktadır.

Anahtar kelimeler: Ekolojik kriz, Medya, Tüketim, Sürdürülebilirlik

Sustainability, Consumption and Media

Abstract: The most important crisis that the orld is facing at the beginning of the 21st century is an ecological crisis and its prevention is sustainability. The subject of this article is the concept of sustainability, at the beginning of the 2000s, in Business Administration articles “stunning” titles. Although, the meaning of sustainability seems “harmless” or “useful”, this concept mystifies capitalist reproduction through the media and consumption. From this point of view, this paper will critically discuss the consumption which is the cause of the rise of the notion of sustainability and the media’s role for consumption.

Keywords: Ecological crisis, Media, Consumption, Sustainability

Filiz Aydoğan Boschele
DOI: 10.29224/insanveinsan.757873
Yıl 7, Sayı 26, Güz 2020


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1087 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

İletişimin Ekonomi Politiğine Dallas W. Smythe’ın Perspektifinden Bakmak

Nihal Kocabay Şener

Öz: Dallas W. Smythe, iletişimde ekonomi politik yaklaşımın kurucularından biri olarak kabul edilmektedir. Smythe, çalışmalarıyla iletişimin ekonomi politiğine yön vermiştir. Ancak, son yıllarda sosyal medya ve emek çalışmalarında adı sıklıkla geçmektedir. Daha önce televizyon izleyicisi için kullanmış olduğu izleyici emtiası/metası kavramı, sosyal medya kullanıcılarını tanımlamak için sık başvurulan kavramlardan biri olmuştur. Smythe’ın düşünceleri izleyici emtiası kavramı ile sınırlı değildir. Smythe, medya kuruluşlarının tüketici ürettiği tespitini yapmıştır. Smythe’ye göre medya ile tekelci kapitalizm arasında önemli bir bağ bulunmaktadır. Medya, tüketici üretimi yapmaktadır. Smythe’nin ifade ettiği bir diğer önemli konu ise, medya kuruluşlarının, reklamverenlere izleyici satmasıdır. Smythe, reklamverenlerin sadece zaman ve yer değil, asıl olarak izleyiciyi satın aldıklarını ve izlerkitlenin medya tarafından yaratıldığına dikkat çekmiştir. Smythe’nin üzerinde çalıştığı önemli kavramlardan biri de bilinç endüstrisidir. Smythe’ye göre, bilinç endüstrisi başlıca enformasyon sektörü ve tüketim maddeleri endüstrisini kapsamaktadır. Her emtianın bir anlamda öğretim makinesi olduğunu savunan Smythe, üretim gücü olarak bilinç endüstrisine odaklanmaktadır.

Anahtar kelimeler: İletişimin ekonomi politiği, Dallas Smythe, İzleyici emtiası, Medyanın ekonomi politiği, Bilinç endüstrisi

Looking at Political Economy of Communication from the Perspective of Dallas W. Smythe

Abstract: Dallas W. Smythe is recognized as one of the founders of the political economy approach to communication. Smythe shaped to the political economy of communication with his studies. However, in recent years, studies about social media and labor have referred to Smythe. He used “audience commodity” for the television audience. This notion has been one of the notion to recognize social media users. Smythe’s thoughts are not limited to the audience commodity. Smythe determined that media organizations produce consumers. According to Smythe, there is an important relationship between media and monopoly capitalism. As Smythe said, one of the important issues is that media organizations sell audiences to advertisers. Smythe remarked the advertisers not purchase only place and time, the advertisers purchase the audience and he pointed out the audience to be created by media organizations. One of the most important Smythe’s notion is the consciousness industry. According to Smythe, the consciousness industry involves information sectors and the consumer goods industry. He said, “every commodity is in a sense a teaching machine”. Smythe focused consciousness industry as a productive force.

Keywords: Political economy of communication, Dallas Smythe, Audience commodity, Political economy of media, Consciousness industry

Nihal Kocabay Şener
DOI: 10.29224/insanveinsan.788107
Yıl 7, Sayı 26, Güz 2020


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1139 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Neo-liberal Politikaların Medya ve Kamu Hizmeti Yayıncılığına Etkisi

Naciye Beril Ekşioğlu Sarılar

Öz: 1970’lerde başlayan 1980’lerden sonra etkin bir şekilde varlığını hissettiren neo-liberal ekonomi politikaları dünyada iktisadi ve siyasi yapıları değiştirmiştir. Enformasyon teknolojilerinin hızla ilerlediği bu dönemde daralan piyasalar ve işsizlik yatırımcıların medyaya yönelmesine neden olmuştur. İletişim devriminin yaşandığı bu süreçte, dünyadaki ekonomik gelişmelere paralel bir düzlemde, 1980’lerden itibaren Türkiye’de de tecimsel yayıncılık anlayışı ortaya çıkmıştır. Sahiplik/mülkiyet yapısı geleneksel basın anlayışından farklı olan ticari yayıncılığın ağırlık kazandığı bu dönemde, sermaye-iktidar ilişkisinin karmaşıklaşması nedeniyle kamu hizmeti yayın anlayışı geri plana itilmiştir. Ancak fikri özgürlüklerin demokratik bir ortamda hür ifadesini bulacağı düşünülen ticari yayıncılık, süreç içinde tekelleşme yoluna gitmiş ve kamuoyu adına beklentileri boşa çıkarmıştır. Çalışma, ticari/özel yayıncılığın siyasal iktidara destek veren aynı zamanda iktidardan beklenti içinde olan mülkiyet yapısına; kamu hizmeti yayıncılığının bugünkü durumuna ve kamuoyunun ifade ve bilgiye ulaşmak gibi demokratik hak ve taleplerine çözüm olup olamayacağı üzerine odaklanmaktadır. Bu maksatla neo-liberal iktisadi politikalar odağa alınarak, iktidarın/egemenlerin kitle iletişim araçlarıyla ürettiği hegemonik ilişkiler eleştirel ekonomi politik bağlamda tartışılmaktadır.

Anahtar kelimeler: Eleştirel ekonomi politik, Medya, Neo-liberal politikalar, Kamu hizmeti yayıncılığı

The Impact of Neo-liberal Policies on Media and Public Service Broadcasting

Abstract: The neo-liberal economic policy that started in the 1970’s and made its presence felt after the 1980’s has changed the economic and political structures of the World. In this period in which Information Technologies made quick progress, the rapidly shrinking markets and rampant unemployment caused investors to turn their attention towards media. In parallel to the recent economic developments in the 1980’s, a commercial approach towards broadcasting surfaced in Turkey. In the era in which commercial broadcasting whose ownership structure was different from the more traditional way of broadcasting was gaining traction, the proprietor and the party in power formed a complicated relationship that pushed back the mentality of public service broadcasting. Although at first it was thought as a place in which the freedom of expression would find voice, as time went on it transformed into a monopoly and failed the expectations of the public. This study focuses on the relationship between private broadcasting and power, the state of public service broadcasting and if it can be a solution for the public in areas such as expression or access to information. In this purpose the role of mass media in the production of hegemonic relationships in a neo-liberal environment is discussed with the focus on neo-liberal economic policies.

Keywords: Political economy, Media, Neo-liberalism, Public service broadcasting

Naciye Beril Ekşioğlu Sarılar
DOI: 10.29224/insanveinsan.791980
Yıl 7, Sayı 26, Güz 2020


Tam metin / Full text
(Türkçe)

875 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Üretüketici Emeğin Metalaşması: Twitter Örneğinde Eleştirel Ekonomi Politik Bir Çözümleme

Erdal Dağtaş / Cemgazi Yoldaş

Öz: Sosyal paylaşım sitesi Twitter’da çevrimiçi etkinliklerde bulunan kullanıcıların metalaşma süreçlerini ve sömürülme biçimlerini ele alan bu çalışma, eleştirel ekonomi politik yaklaşım üzerine yükselmektedir. Son yıllarda iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerle birlikte sosyal medyanın yükselişinin, kapitalist üretim tarzı içinde değerlendirilmesinin sunulduğu bu çalışmada, Twitter’da yer alan üretim ve değişim ilişkileri incelenmiştir. Twitter’da egemen olan kapitalist ilişki, süreç ve biçimler belirlenen tematik kategoriler altında değerlendirilirken; bu kategorilerde yapılan saptamalar Twitter kullanıcıları arasından amaçlı örneklem tekniğiyle oluşturulan 10 katılımcının bulunduğu örnek araştırma grubuyla yapılan yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmelerin değerlendirilmesiyle elde edilmiştir. Twitter’ın katılımcılar tarafından içinde üretim ve değişim ilişkilerinin gerçekleştiği bir dijital mekân ve bu ilişkilerin gerçekleşmesine olanak sağlayan bir araç olarak görüldüğü sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar kelimeler: Twitter, Üretüketici emeği, İzleyici metası, Metalaşma süreçleri, İlkel birikim

Critical Political Economy Analysis of the Commodifacation of Prosumer Labor in the Case of Twitter

Abstract: Dealing with the commodification processes and exploitation of users who participate in online activities on the social networking site Twitter, this study is based on the critical political economy approach. In this study, in which the rise of social media along with the recent developments in communication technologies was evaluated within the capitalist modes of production and style, the production and consumption relations observed in Twitter were examined. The capitalist relations, processes and forms dominating Twitter have evaluated under the thematic categories of analysis; the determinations made in these categories were obtained from semi-structured in-depth interviews conducted with the chosen research group of 10 participants, by intended sampling technique among Twitter users. It is concluded that Twitter is seen by the participants as a digital space in which production and exchange relations take place and a tool that enables these relations to be actualised.

Keywords: Twitter, Prosumer labor, Audience commodity, Commodification processes, Primitive accumulation

Erdal Dağtaş / Cemgazi Yoldaş
DOI: 10.29224/insanveinsan.784571
Yıl 7, Sayı 26, Güz 2020


Tam metin / Full text
(Türkçe)

868 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Yaratıcı Endüstriler, Kültür Temelli Girişimcilik ve Eleştirel Ekonomi Politik: Kör Noktayı Yeniden Düşünmek

Serhat Kaymas

Öz: Bu çalışma, yaratıcı endüstriler içerisinde dönüşen kültür temelli girişimciliği, Türkiye’nin yaratıcı ekosistemi içerisinde yeniden düşünmeyi amaçlamıştır. Yaratıcı yayılım ve kültürel coğrafya teorilerine dayanan çalışma içerisinde, kültür temelli girişimcilik Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşüm süreci içerisinde tartışılmaktadır. Kapitalizmin yakın döneminde, kültür temelli girişimciliğin, ticari bir yatırımcılık olarak okunmasından daha çok, ülkelerin yenilikçilik ağının önemli bir bileşeni olarak ele almayı amaçlayan bu çalışmada, Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere Türkiye’nin yaratıcı ekosistemi içerisinde farklı kesitleri temsil eden üç il, araştırmanın uzamı olarak seçilmiştir. İstanbul’un 2010 yılında Avrupa Başkenti olmasının yanı sıra, UNESCO yaratıcı şehirler ağında tasarım kenti olarak yer alması, Ankara’nın ise Türkiye’nin başkenti olmasının yanı sıra bilgi teknolojileri alanında öne çıkması ile İzmir’in yaratıcı kente dönüşüm planları söz konusu kentlerin seçilmesi için önemli bir gerekçe sağlamıştır. Çalışmada, öte yandan, UNESCO ve Avrupa Birliği’nin yaratıcı endüstrilerde girişimcilik politikaları karşılaştırmalı siyasa analizi üzerinden değerlendirilmektedir. Çalışmada, Türkiye için alternatif bir dizi yönetişim önerisi geliştirilmiştir.

Anahtar kelimeler: Yaratıcı endüstriler, Yaratıcı ekonomi, Kültür temelli girişimcilik, Kültürel coğrafya, Yaratıcı yayılım

Creative Industries, Culture-Based Entrepreneurship, and Critical Political Economy: Rethinking of the Blind Spot

Abstract: This study has endeavour to the rethinking of the transformations of culture-based entrepreneurships within Turkey’s creative industries ecosystems. In the present study which is mainly based on “creative diffusions” and “cultural economic geography” theories; the culture-based entrepreneurships have almost been addresses the transformation process of knowledge based societies in Turkey. In the very close history of capitalism, culture-based entrepreneurship has emerged more than the meaning of solely commercial entrepreneurships, in this sense, this study aims to address an important component of Turkey’s innovation network, Ankara, Istanbul and Izmir where the cities represent different sections of Turkey’s creative ecosystem, has been chosen as the extent of the investigation. Istanbul, as well as being the European Capital in 2010, the UNESCO creative cities to take part in the design of the city’s network of Ankara, Turkey’s capital is in addition to the information technology field of creative urban transformation plan in Izmir with stand in for the selection of the city said provided an important justification. In the study, on the other hand, the entrepreneurship policies of UNESCO and the European Union in creative industries are evaluated through comparative policy analysis. At the end of the present study, a series of alternative governance models have offers for Turkey.

Keywords: Creative industries, Creative economy, Culture-Based entrepreneurship, Cultural geography, Creative diffusion

Serhat Kaymas
DOI: 10.29224/insanveinsan.782478
Yıl 7, Sayı 26, Güz 2020


Tam metin / Full text
(Türkçe)

807 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Talebe Bağlı Video Servisleri Çağında Netflix Etkisi

Sedat Özel

Öz: Video akış teknolojisinin ortaya çıkması ve gelişmesi, geleneksel televizyon üretim ve tüketim biçimlerinde güçlü bir değişimin sebebi olmuştur. İzleyici için aktif bir izleme sürecinden sıklıkla bahsedilmekle ayrıca televizyon içeriğinin dağıtımında yeni olanaklar, yeni iş modellerine vurgu yapılmaktadır. Çalışma bu iş modellerinden biri olan OTT’ye odaklanmakla birlikte, değişimin temel kodlarını kavramsal bir analize bağlı kalarak incelemektedir. Değişimi anlatmak için Netflix etkisi deyimi sıkça kullanılır. Bu bağlamda Netflix’in nasıl öne çıktığına dair tespitler bir noktada televizyondaki değişimin de somut örneğidir. Netflix’in, izler kitlenin parçalı yapısına uygun içerik katalogları geliştirmesi, standart televizyon akışına karşı kendi yayın planını uygulaması ve bunlarla ilişkili tıkınırcasına izleme (binge watching) davranışını destekleyen stratejileri ile küresel olarak güçlenmiştir.

Anahtar kelimeler: Video akış, OTT, Talebe bağlı video, Tıkınırcasına izleme, Netflix

The Netflix Effect in the Age of Video on Demand Services

Abstract: The emergence and development of video streaming technology has been the reason for a strong change in traditional television production and consumption forms. An active viewing process for the audience is frequently mentioned, also new opportunities and new business models in the distribution of television content are emphasized. The study focuses on OTT, one of these business models, together with It examines the basic codes of change adhering to a conceptual analysis. The Netflix effect statement is often used to describe this change. In this context, the determinations of how Netflix stands out are at some point a concrete example of the change in television. Netflix has grown globally with developing content catalogs that fit the fragmented structure of the audience, implementing its own broadcast plan against the standard television stream, and strategies that support the binge watching behavior associated with them.

Keywords: Video streaming, OTT, Video on demand, Binge watching, Netflix

Sedat Özel
DOI: 10.29224/insanveinsan.786938
Yıl 7, Sayı 26, Güz 2020


Tam metin / Full text
(Türkçe)

1008 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

2005-2020 Yılları Arasında Verilen Film Destekleri Üzerine Eleştirel Ekonomi Politik Bir Değerlendirme

Can Diker

Öz: Sinemanın küresel çapta bir endüstri haline gelmesiyle birlikte Hollywood şirketleri film yapım, dağıtım ve gösterim ağlarında baskın bir konum elde ederek diğer film yapımlarının alanlarını daraltmışlardır. Bağımsız filmler; devlet destekleri, fon yardımları ve festival ödülleri gibi bütçeler sayesinde Hollywood’a karşı ekonomik olarak mevcudiyetini korumaya çalışırken kendilerini söz konusu Batılı alternatif kaynakların kriterlerine adapte etmek zorunda kaldıklarında kültürel bir hegemonyanın nesnesi haline geldikleri iddia edilir. Türkiye’de ise ulusal sinemayı güçlendirmek amacıyla, zaman içerisinde çeşitli eleştirilere maruz kalsa da 2004’te yürürlüğe girerek film yapımına destek vermeye başlayan 5224 sayılı “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması İle Desteklenmesi Hakkında Kanun” sayesinde pek çok filmin çekilebildiği görülmektedir. Bu çalışmada 5224 sayılı Kanun’un faaliyete geçmesinden itibaren geçen 15 yıllık sürede sinemaya yapılan desteklerin verilerine yönelik değerlendirmeler yapılmıştır. Ardından eleştirel ekonomi politik bir perspektiften 5224 sayılı Kanun’a yönelik eleştirilere odaklanılmıştır.

Anahtar kelimeler: 5224 sayılı kanun, Film Yapım Desteği, Eleştirel ekonomi politik

Examination of the Film Incentives Provided Within the Years 2005-2020 from the Critical Economy Political Perspective

Abstract: As cinema has become a global industry, Hollywood corporations have limited the scope of many film productions by having the leading role in film production, distribution, and streaming channels. While independent films attempt to retain their economic status against Hollywood thanks to the provided budgets such as government subsidies, grants, and festival awards, they claim to have become the object of a cultural hegemony when they had to adapt to the criteria of such aforementioned Western alternative sources. In Turkey, in order to strengthen the national cinema, even it is subject to several criticisms throughout time, the law entitled “Law on the Evaluation and Classification of Movies and About Their Incentives” with no 5224 which has been effective since 2004 and have been supporting the film production industry since then, many films’ production has been made possible in this way. In this study, examinations are performed on the data of the incentives provided to the cinema in the 15 years corresponding to the period since Law No. 5224 has been operational. Then the criticisms of Law No. 5224 addressed primarily from a critical political economy perspective.

Keywords: Law no. 5224, Filmmaking Fund, Critical political economy

Can Diker
DOI: 10.29224/insanveinsan.785096
Yıl 7, Sayı 26, Güz 2020


Tam metin / Full text
(Türkçe)

839 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.