Pandemiden Metaverse’e: Veri Odaklı Toplumun Yükselişi ve Riskleri

Zübeyde Demircioğlu

Öz: Teknolojideki son gelişmeler fiziksel dünyayla etkileşimimizi değiştirmekte, dijital dönüşüm bu süreci daha da hızlandırmaktadır. Yakın dönemde yaşanan COVID-19 pandemisi de fiziksel ve dijital dünyanın yakınsamasına vesile olarak dijitalleşmeyi bir adım öteye taşımış, verinin merkezi hale gelmesini mümkün kılmıştır. Dijital dönüşümün mevcut nihai aşaması olarak Metaverse ise, sanal dünya ile fiziksel dünya arasındaki karşıtlığı ortadan kaldırarak dijital zaman ve mekân deneyimini fiziksel olana yaklaştırma misyonuyla ortaya çıkmıştır. Öte yandan bu yeni gerçeklik evreninin merkezinde kullanıcıların davranışlarını bilinebilir, öngörülebilir ve hatta kontrol edilebilir kılan, günlük yaşam deneyimini prosedürlere ve hesaplamalara indirgeyen veri odaklı bir anlayış bulunmaktadır. Bu çerçevede, bu çalışma Metaverse’e giden yolu açan dijitalleşmenin ve zihniyet olarak veri odaklılığın yükselişinde COVID-19 pandemisinin önemli bir etkisi olduğunu, Metaverse’ün veri odaklı anlayışının mahremiyet, gözetim ve kontrol gibi etik sorunları derinleştireceğini ileri sürmektedir.

Anahtar kelimeler: Dijitalleşme, Verileştirme, COVID-19 pandemisi, Metaverse, Gözetim, Mahremiyet

Zübeyde Demircioğlu
DOI: 10.29224/insanveinsan.1283746
Yıl 10, Sayı 36, Yaz 2023


Tam metin / Full text
(Türkçe)

595 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

İşgücü Piyasasında Pandemi Sonrası “Yeni Normal”: Hibrit Çalışma ve İş-Yaşam Dengesi

Doğa Başar Sarıipek / Gökçe Cerev / Emine Elif Ayhan

Öz: Covid-19 pandemisi işgücü piyasalarında esneklik temelli bir dizi değişikliğe yol açmıştır. Nitekim çalışma hayatının hızlı bir şekilde dijitalleştiği, geleneksel yerinde çalışmanın yerine tamamen uzaktan veya hibrit çalışma modellerinin getirilmesinin tartışıldığı bir dönemde, pandemi bu geçişi kimi işkolları için kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır. Ancak her hızlı dönüşüm gibi bu geçiş de bazı sorunları beraberinde getirmiştir. Bunların başında da iş-yaşam dengesinin yeniden kurgulanması ihtiyacı gelmektedir. İş-yaşam dengesi geleneksel çalışma düzeninde bile tam olarak sağlanamamışken, iş yaşamıyla iş dışı yaşamın fiziki ve zamansal sınırlarının daha da bulanıklaştığı hibrit veya tamamen uzaktan çalışma düzeninde bu dengeyi sağlamak daha da güç bir hal almıştır. Üstelik pandeminin bir gün mutlaka tamamen sona ereceği kesinken, pandemi döneminde hızla yaygınlaşan “yeni normal” çalışma düzeninin pandemi öncesi döneme geri dönmesi düşük bir olasılıktır. Bu makale, hibrit ve uzaktan çalışmanın pandemi sonrası dönemde dijital tabanlı işler için daha popüler olacağını, ancak bunun “herkese uyan tek bir çözüm” olmayacağını savunmaktadır.

Anahtar kelimeler: Pandemi, Hibrit çalışma, İş-Yaşam dengesi, Uzaktan çalışma, Kadın çalışanlar

Doğa Başar Sarıipek / Gökçe Cerev / Emine Elif Ayhan
DOI: 10.29224/insanveinsan.1189607
Yıl 10, Sayı 35, Kış 2023


Tam metin / Full text
(Türkçe)

512 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

COVID-19 Pandemisi Türkiye’nin Yeşil Büyüme Göstergeleri Bakımından OECD Karşısındaki Performansını Değiştirdi mi?

Melike Atay Polat / Suzan Ergün

Öz: Pandemiler başta politik, ekonomik, sosyal, kültürel ve çevresel olmak üzere pek çok açıdan toplumların değişim sergilemelerine neden olmaktadırlar. Bu değişimlerin muhtemel etkileri üretim ve tüketimin gerilemesi, gelirin azalması, işsizliğin artması, ticaretin düşmesi, enerji talebi ve çevre kirliliğinin azalmasıdır. COVID-19 pandemisi de küresel ekonomiyi anlamlı bir şekilde etkilemiştir. Ülkeler, gelişmişlik düzeylerine göre bu gelişmelerden farklı şekilde etkilenmiştir. COVID-19 pandemisi Türkiye ekonomisini de etkilemeye devam etmektedir. Bu çalışmanın amacı, COVID-19 pandemisinin Türkiye’nin OECD karşısındaki yeşil büyüme performansında bir etkiye yol açıp açmadığını kümeleme analizi uygulayarak belirlemektir. 46 yeşil büyüme göstergesi kullanılarak uygulanan kümeleme analizi bulguları, Türkiye’nin dahil olduğu ülke grubunun COVID-19 pandemisi sonrasında değiştiğini göstermiştir. Türkiye pandemi öncesinde Şili ve Kolombiya gibi ülkeler ile aynı grupta yer alırken, pandemi sonrasında çevresel kalitenin iyileştirilmesine katkı sunan önemli yenilenebilir enerji potansiyeline sahip Danimarka, İsveç, Norveç, Avustralya, Lüksemburg ve Finlandiya gibi ülkeler ile aynı grupta yer almaya başlamıştır.

Anahtar kelimeler: Yeşil büyüme, COVID-19, Pandemi, OECD, Kümeleme analizi

Melike Atay Polat / Suzan Ergün
DOI: 10.29224/insanveinsan.1185722
Yıl 10, Sayı 35, Kış 2023


Tam metin / Full text
(Türkçe)

387 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Pandemi Sonrası Toplumda Belirsizliğe Tahammülsüzlüğün Psikolojik Etkileri

Banu Sayıner

Öz: Hayatımızın özellikle son iki yılı bir virüsün etkisi altında geçmiştir. Bu virüsün hızlı yayılması ile tüm dünyada “pandemi” dönemi oluşmuştur. Ölüm vakalarının görülmesi sonucu karantina ve izolasyon süreçleri yaşanmıştır. Pandeminin başladığı günden bugüne kadar ölen kişi sayısının çok yüksek olduğu açıklanmıştır. İnsanlık birçok alanda ilerleme göstermesine rağmen hastalık ve salgın karşısında çaresiz kalmaktadır. Bu salgın durumu toplumu birçok yönden olumsuz etkilemektedir. Pandemi’nin meydana getirdiği olumsuzluklardan biri de belirsizlik kavramıdır. Kişiler yaşamlarına yönelik belirsiz durumlardan etkilenerek, belirsizliğe tahammülsüzlük göstermektedir. Belirsizliğin yarattığı durumlara yönelik olarak oluşan duygusal, bilişsel ve davranışsal tepkiler belirsizliğe tahammülsüzlük olarak açıklanmaktadır. Bu çalışmada, Pandemi sürecindeki belirsizliğe tahammülsüzlüğün pandemi sonrasında da psikolojik etkilerinin toplumdaki olumsuz yansımaları vurgulanarak, müdahale programlarının önemine dikkat çekilmesi amaçlanmaktadır.

Anahtar kelimeler: COVID-19, Post-pandemi, Belirsizlik, Belirsizliğe tahammülsüzlük, Toplum

Banu Sayıner
DOI: 10.29224/insanveinsan.1188128
Yıl 10, Sayı 35, Kış 2023


Tam metin / Full text
(Türkçe)

407 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

İlk Meclis’te Gruplar Arası Rekabet ve Partileşme Meselesi

Buşra Erimli

Öz: Bu makalede, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Birinci Döneminde meclis içindeki siyasi grupların ortaya çıkış nedenleri, siyasi parti tartışmaları, grupların meclisteki etkileri ve yeterlilikleri incelenmektedir. Böylece mecliste siyasi partilerin ve grupların öneminin ve etkisinin ortaya konması amaçlanmıştır. Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş aşamasında fırkacılıktan uzak durulacağı sözü verilmiştir ancak uygulamada bunun mümkün olmadığı görülmüştür. Mecliste çeşitli toplumsal kesimleri temsil eden farklı dünya görüşlerine sahip milletvekillerinin ayrı ayrı söz alması karar alma sürecinin uzamasına ve neredeyse durmasına neden olmuştur. Bu mesele siyasi gruplar kurularak aşılmaya çalışılmış mecliste çoğunluğu sağlayan Birinci Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu kurulmuştur. Birinci Grup mecliste karar alma süreçlerinde etkili olmuştur. Birinci Grup dışında kalan bazı muhalifler birleşerek İkinci Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu’nu kurmuşlardır. Grubun karar alma süreçlerini etkilediği ve Birinci Grubun üzerinde denetim oluşturarak muhalefet partisi gibi hareket ettiği görülmüştür.

Anahtar kelimeler: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu, Siyasi parti, Siyasi grup, Muhalefet

Buşra Erimli
DOI: 10.29224/insanveinsan.1143386
Yıl 9, Sayı 34, Güz 2022


Tam metin / Full text
(Türkçe)

646 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Türkiye’de Siyasi Partiler Arası Rekabette Din-Devlet İlişkilerine Dair Tartışmalar: Millet Partisi Örneği

Abidin Çevik

Öz: İkinci Dünya Savaşı’nın, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli ekonomik ve siyasi sonuçları olmuştur. Türkiye 1945’ten sonra tek partili sistemi terk etmiş, çok partili siyasal sisteme geçmiş, iktisadi ve siyasi alanlarda liberalleşme yoluna girmiştir. Bu süreçte rejimin kurucu partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde, Türkiye’deki siyasal sistemi yeniden yapılandırmayı hedefleyen muhalif gruplar ortaya çıkmıştır. Bu muhalif gruplar önce Demokrat Parti’yi daha sonra Millet Partisi’ni kurmuşlardır. Bu dönemde din-devlet ilişkileri yeni paradigmalar ışığında yeniden şekillenmiş, Cumhuriyet rejiminin benimsediği katı laiklik anlayışı sorgulanmaya başlanmıştır. Bu hareketler, siyasi partilerin söylemlerini de etkilemiş, her parti din karşısında kendini yeniden konumlandırmıştır. Bu çalışma, din-devlet ilişkileri ve laiklik bağlamında yeni ve özgün söylemler geliştiren Millet Partisi’nin politikalarını tartışmayı, ayrıca, Millet Partisi’ni diğer iki partiden ayıran noktaları ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmanın konusu, Türkiye’de çok partili yaşamın erken dönemleriyle ilgilidir. Dolayısıyla bu kadar erken bir dönemde oldukça liberal ve radikal öneriler sunabilen Millet Partisi’nin politikalarını Türkiye Büyük Millet Meclisi tartışmaları etrafında incelemek Türk siyasi tarihine önemli katkılar sağlayacaktır.

Anahtar kelimeler: Din-devlet ilişkileri, Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti, Millet Partisi, Laiklik

Abidin Çevik
DOI: 10.29224/insanveinsan.1142593
Yıl 9, Sayı 34, Güz 2022


Tam metin / Full text
(Türkçe)

619 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

1965 Seçimlerinde Siyasi Partiler Arası Çekişmelerin Akis Dergisi’ne Yansıması

Ömer Faruk Kırmıt

Öz: Bu çalışmada, Akis Dergisi’nin 1965 genel seçimlerine giden süreçte ele aldığı konular üzerinde durulmuştur. Çalışmanın amacı, Akis’in 1965’te yapılan seçimi nasıl anlattığını belirlemek ve siyasi olaylara bakışını tespit etmektir. Bu nedenle Akis’te seçim öncesi ve sonrası yazılanlar değerlendirilmiştir. Çalışmada, nitel araştırma yöntemi ve bu yönteme ait metin analiziyle metin tarama usulleri kullanılmıştır. Bu çalışmanın kapsamını Akis Dergisi’nde 1965 yılının 23 Ekim sayısına kadar yayımlanan yazılar oluşturmuştur. Bu nedenle derginin o yıla ait 42 sayısı tamamen, diğer 11 sayısı ise dolaylı olarak incelenmiştir. Çalışmada, partilerin tartışmaları, ön seçim süreci, aday profilleri, söylemleri ve yapmış oldukları mitingler ele alınmıştır. Çalışmanın sonucunda, Akis’in, seçim sürecini AP ve CHP üzerinden ele aldığı ve genellikle halkın AP’ye oy vermemesine dair anlatımlar yaptığı görülmüştür. Akis, 1965 genel seçimlerine değindiği birçok önemli ayrıntıyla ışık tutmuştur.

Anahtar kelimeler: 1965 Seçimleri, Akis Dergisi, Metin Toker, Adalet Partisi, CHP

Ömer Faruk Kırmıt
DOI: 10.29224/insanveinsan.1139399
Yıl 9, Sayı 34, Güz 2022


Tam metin / Full text
(Türkçe)

526 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Türkiye’de Seçim Hileleri: Gerrymandering

Ali Çiçek

Öz: Çağdaş demokrasilerin kalitesi, halkın iradesini özgürce temsil organlarına yansıtabilmeleri ve seçim hukukunun da demokrasinin evrensel değerlerine dayanması ile mümkün olabilir. Kuşkusuz ki güçlü ve nitelikli bir demokratik rejimin oluşturulmasında genel, eşit ve gizli oy prensipleri, özgür seçimler ve siyasi partilerin ya da adayların eşit şartlarda yarışabildiği sistemler elzemdir. Günümüz çağdaş demokrasileri, bahsi geçen ilkeleri uyguluyormuş gibi görünüp bazı durumlarda sistem içinde hilelere müsaade edebilmektedir. Demokrasinin niteliksizleşmesine neden olan bu uygulamalardan bir tanesi gerrymandering’tir. Gerrymandering, siyasal iktidarın ya da belirli bir zümrenin lehine olacak şekilde seçim çevresinde düzenleme yapılmasını ifade etmektedir. Gerrymandering yöntemiyle siyasal iktidarda bulunan parti kendi oylarını artırmak ya da rakip oyları düşürmek için seçim çevresiyle oynamaktadır. Türkiye’de örneklerine daha çok Demokrat Parti döneminde rastladığımız gerrymandering uygulamalarına, bu çalışma özelinde 6360 Sayılı Kanun da örnek olarak gösterilecektir. Çalışmada, 6360 Sayılı Kanun’un getirdiği partizan gerrymandering uygulamasının Ak Parti lehine sonuçlar verdiği ve temsilde adaletsiz sonuçlar doğurduğu hipotezleri savunulmuştur.

Anahtar kelimeler: Seçimler, Seçim Hilesi, Gerrymandering, Partizan gerrymandering, 6360 sayılı kanun

Ali Çiçek
DOI: 10.29224/insanveinsan.1142025
Yıl 9, Sayı 34, Güz 2022


Tam metin / Full text
(Türkçe)

602 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

Dünyada Enerji Yoksulluğuna Odaklanmak: Sorunlar ve Politikalar

Aslan Tolga Öcal / Tuğba Başarslan Arslan

Öz: Çalışmanın amacı, dünyadaki enerji yoksulluğunu incelemek ve bu soruna yönelik politika üretebilmektir. Betimsel analiz yöntemi kullanılan çalışmada, enerji yoksulluğuna ilişkin kavramsal çerçeve çizilmiş ve enerji yoksulluğunu ölçme yöntemleri ile enerji yoksulluğunun nedenleri tartışılmıştır. Çalışmada tüm dünyada enerji ihtiyacının arttığı ancak bölgeler ve ülkeler bazında enerji tüketiminde ciddi derecede eşitsizliklerin olduğu görülmüştür. Enerji için fosil yakıtların tüketilmesiyle birlikte artan sera gazları küresel ısınmayı ve iklim değişikliğini de beraberinde getirmektedir. Temiz enerji kaynaklarına erişilememesi yoksullukla beraber sağlık sorunlarını da artırmakta ve küresel kirlenmeye de yol açmaktadır. Hane halklarının özel durumlarını göz önünde bulunduran ve ülkelerin kendi dinamiklerine göre şekillenen politika tedbirlerinin acilen uygulanması gerekmektedir. Bu doğrultuda hane halklarının gelirleri arttırılmalı, insan onuruna yakışır işler sağlanmalı ve mevcut yoksulluğun sürdürülmemesi için refah politikaları hızla devreye sokulmalıdır.

Anahtar kelimeler: Anahtar kelimeler: Enerji yoksulluğu, Sosyal politika, Enerji tüketimi, Sürdürülebilir kalkınma, İklim değişikliği

Aslan Tolga Öcal / Tuğba Başarslan Arslan
DOI: 10.29224/insanveinsan.1099470
Yıl 9, Sayı 33, Yaz 2022


Tam metin / Full text
(Türkçe)

524 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.

İklim Değişikliği, Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar Bağlamında Çok Kriterli Bir Değerlendirme

Hakan Gökhan Gündoğdu / Ahmet Aytekin

Öz: Sürdürülebilir kalkınmanın temelinde çevresel, ekonomik ve sosyal unsurlar başta olmak üzere çok katmanlı bir kalkınma anlayışı yer almaktadır. Bununla birlikte, sürdürülebilir kalkınma amaçları dünyadaki tüm ülkelerin uygulayabileceği sürekli ve gelişen bir kalkınma amacına odaklanmaktadır. Çalışma, ülkelerin “sürdürülebilir şehirler ve topluluklar” ve “iklim eylemi” amaçları bağlamında değerlendirilmesi ve karşılaştırılmasını hedeflemektedir. Bu çalışmada, şehirleri ve insan yerleşimlerini kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir kılma ile iklim değişikliğiyle mücadelede bulunma arasındaki ilişki çok kriterli karar analizi yoluyla değerlendirilmektedir. Bu kapsamda çalışmada DEMATEL yöntemi kriterlerin etkileşimlerinin ve ağırlıklarının belirlenmesi, PIV yöntemi ise ülkelerin sıralanması amacıyla kullanılmıştır. DEMATEL sonuçlarına göre karbon ayakizi en önemli kriter olarak öne çıkmıştır. Toplam enerji tüketimi içindeki yenilebilir enerji miktarı ve atık yönetimi sırasıyla diğer önemli kriterlerdir. PIV ile gerçekleştirilen sıralamada İsveç, Uruguay, Kolombiya, Norveç ve Brezilya önde gelen ülkeler olmuşlardır. Araştırma bulguları, iklim değişikliği ile sürdürülebilir şehirler ve topluluk arasındaki ilişkiyi desteklemektedir.

Anahtar kelimeler: Sürdürülebilir kalkınma, İklim değişikliği, Sürdürülebilir şehirler, DEMATEL, PIV

Hakan Gökhan Gündoğdu / Ahmet Aytekin
DOI: 10.29224/insanveinsan.1104121
Yıl 9, Sayı 33, Yaz 2022


Tam metin / Full text
(Türkçe)

592 İndirme


Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.